Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12761 E. 2015/25988 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12761
KARAR NO : 2015/25988
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık …’in, … Şirketi’nin yetkilisi olarak 10/11/2008 keşide tarihli ve 5.000 TL bedelli çeki keşide ederek, aldığı mal karşılığında katılan şirkete verdiği, daha sonra katılan şirkete olan borcunu ödeyip çeki katılandan geri aldığı, bu arada sanık …’in, paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek sanık …’ten yardım istediği, sanık …’in de, katılandan aldığı, bedeli ödenmiş olan ve kullanılma imkanı bulunmayan çekin bedel kısmına “1” rakamını ekleyerek, bedeli “15.000 TL” olarak değiştirdiği, keşide tarihi üzerine de bir çizgi çekip altına “27/05/2009” tarihini yazdığı, bu şekilde üzerine tahrifat yapılmış çeki alan sanık …’in, kendi borcu için çeki piyasaya sürüp kullandıktan sonra bedelini ödemediği, çeki elinde bulunduran hamilin de, keşideci ve içinde katılan şirketin de bulunduğu cirantalara karşı icra takibine geçtiği, katılan şirketin, çek bedeli olan 15.000 TL’yi, çeki elinde bulunduran hamil … Limited Şirketi’ne ödediği, böylece sanıkların eylem ve fikir birliği içinde hareket etmek suretiyle, katılandan alınan çek üzerinde tahrifat yapıp piyasaya sürmek suretiyle, katılanın zararına ve başkasının yararına haksız menfaat temin ederek nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık ve katılan beyanları, banka kayıtları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
a-Sanıkların, üzerinde değişiklik yaptıkları belgenin … Şirketi’ne ait bir belge olduğu, bu şirketinin tek yetkilisinin de suç tarihinde sanık … olduğu, sanık …’in, zaten kendisine ait olan bu belge üzerinde bir değişiklik yapma yetkisinin bulunduğu, diğer sanık …’in de, keşideci olan diğer sanığın rızasıyla hareket ederek bu eyleme iştirak ettiği, ortada bir başkasının rızası hilafına tahrifat yapılan bir belgenin bulunmadığı, yapılan değişikliğin keşidecinin rızasıyla yapıldığı ve söz konusu tahrifatın ancak dolandırıcılık suçundaki hile unsurunu teşkil edebileceği, belge, düzenleyenin elinde iken, düzenleyen tarafından değişikliğe uğratılması eyleminde, sahtecilik suçunun oluşmayacağı, düzenleyenin elinden çıktığı andan sonra üçüncü kişi tarafından değişiklik yapılması halinde suç oluşacağı dikkate alınarak, sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmayacağının anlaşılması karşısında, sanıkların 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
b- Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
3-Sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen beraat kararına yönelik temyiz incelemesinde;
5237 sayılı TCK’nın 37. maddesinde; suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur…” şeklindeki hükme yer verilmiş, bu şekilde anılan maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir. Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda anılan maddenin birinci fıkrasında düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır. Öğretideki görüşler ve yerleşik yargısal uygulamalar dikkate alındığında müşterek faillik için; “failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunması” ve “suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Bu hukuksal olgular ışığında somut olay incelendiğinde, sanık …’in, bedeli ödenen ve elinde bulunan senedi kullanmaması gerekirken bedel kısmını değiştirip, keşide tarihi kısmını da yenileyerek oluşturduğu sahte senedi kullanması için diğer sanığa verdiğinin sabit olduğu, sanık …’in, söz konusu sahte senedin piyasada kullanılması için diğer sanığa verdiği, böylece diğer sanıkla eylem ve fikir birliği içinde hareket eden sanık …’in de nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerinin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.