Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12735 E. 2015/26819 K. 15.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12735
KARAR NO : 2015/26819
KARAR TARİHİ : 15.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, suç tarihinden önce mağdur …’ya olan borcuna karşılık vermiş olduğu kendisine ait 23.06.2005 keşide yer ve tarihli, … lehine düzenlenmiş 15.000.000.000 TL bedelli çeki şikâyetçiye verdikten sonra borcunu ödemesi üzerine ondan geri aldığı, sonrasında ise bankaya iade etmek yerine birinci ciranta olarak şikâyetçinin isim ve imzasını sahte olarak düzenleyip, Coşkun Mut’a vererek kullandığı, bu kişinin de söz konusu çekin karşılıksız çıkması üzerine sanık … ve birinci ciranta gözüken mağdur … hakkında İzmir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2005/10848 numarasıyla takip başlatması üzerine durumun ortaya çıktığının iddia edildiği olayda;
1-Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın, mağdur … lehine düzenlemiş olduğu çeki tedavüle koymak amacıyla mağdur adına ciro yapması şeklindeki eyleminin, resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
6102 sayılı TTK’nın 788/1. maddesi uyarınca, emre yazılı veya belirli bir kimse lehine düzenlenen çekin, ciro ve teslim yolu ile devredilebilmesi mümkün olduğundan, ilk cironun da lehdara ait olması gerekir. Lehdarın cirosundan sonra senedi devralan hamiller yetkili hamil olurlar. Borçluya karşı müracaat borçlusu durumunda olan keşidecinin, ciro yoluyla eline geçen çeki, aynı kanunun 788/3. maddesi gereğince yeniden tedavüle koyarak ve başkasına ciro etmesi mümkün ise de, bu şekilde ciro yoluyla çeki devraldıktan sonra keşidecinin sorumlu olduğu kişiye karşı başvurması mümkün olmayacaktır. Zira, geriye dönüş cirosuyla çeki devralan keşidecinin durumu, çeki devretmeden önceki durumda olup, çeki keşideciden ciro ile alan alacaklının da keşideciden önceki cirantaya başvurma imkanı bulunmamaktadır.
Bu bilgiler ışığında somut olayın değerlendirilmesi gerekirse; sanığın elindeki çeki tedavüle koymak amacıyla sahtecilik yaptığı sabit ise de, geriye dönüş cirosu yaparak mağdur …’yı sorumluluk zincirinden çıkarıp, yetkili hamile karşı hiç ciro yapılmamış gibi keşideci olarak sorumluluğu alması, haciz sırasında borcunu ikrar edip Mustafa’nın herhangi bir borcunun bulunmadığını belirtmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, dolandırıcılık kastıyla hareket etmediği anlaşılan sanığın beraatı yerine, yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.