Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12705 E. 2015/26324 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12705
KARAR NO : 2015/26324
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.

Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Adıyaman Finansbank nezdinde hesabı olan Akşahin Akaryakıt… Ltd. ticari ünvanlı şirketin %98 pay ile ortağı ve temsil-ilzam yetkilisi olan sanık …’nın, ağbisi-sanık … ile fikir-eylem birliği içinde hareket ederek suça konu 20.05.2009 keşide tarihli, 17.000 TL bedelli 0352399 seri no’lu, hamiline; 20.06.2009 keşide tarihli, 15.000 TL bedelli 0352400 seri no’lu, hamiline; 24.06.2009 keşide tarihli, 17.400 TL bedelli, 0352416 seri no’lu, hamiline düzenlenmiş çek yapraklarını, görünürde şirketle organik bağı bulunmayan sanık (ağbi) Nazif’in, yukarıda ünvanı belirtilen şirketi temsile yetkilisi olduğu intibaını çevresinde uyandırarak, şikayetçiye de bu şekilde beyanda bulunarak (sanık …’nın yanında) katılan …’a vermesi ve ibraz tarihlerinde karşılıkları bulundurulmayan çekler için girişilen icra takibinde imza inkarında bulunularak haksız yarar sağlamaları eylemlerinin “nitelikli dolandırıcılık” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
I)”Nitelikli dolandırıcılık” ve “Resmi belgede sahtecilik” suçlarından sanık … hakkında verilen “beraat” hükümlerine yönelen katılanın ve C. savcısının temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın ve C.savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
II)”Resmi belgede sahtecilik” suçundan … hakkında verilen “mahkumiyet” hükmüne yönelen sanık müdafii ve katılanın temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafii ve katılanın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 53.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan “sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine” ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin nazara alınmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, aynı Kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan TCK’nin 53. Maddesinin tatbikine ilişkin bölüm çıkartılarak yerine “Sanığın, TCK’nin 53/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına,” paragrafı yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III)”Nitelikli dolandırıcılık” suçundan sanık … hakkında verilen “mahkumiyet” hükmüne yönelen sanık … müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
1-Hakkında “beraat” kararları verilen sanık … ile sanık … ve katılanın 15.03.2011 tarihli duruşmadaki beyanları, şirketin fiili idaresinin sanık …’nın bilgisi dahilinde ağbibi-sanık …’in inisiyatifinde olması, karşısında;
a-Suça konu çek yapraklarının sanık … ile katılan arasında önceden doğmuş alacak-borç ilişkisi nedeniyle verilmiş bulunduğu anlaşılmakla; sanık …’e yüklenen “nitelikli dolandırıcılık” suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı nazara alınmadan “beraat” yerine “mahkumiyetine” hükmolunması,
b-Kabule göre de; TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan “sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine” ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin dikkate alınmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.