Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12509 E. 2015/26030 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12509
KARAR NO : 2015/26030
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
2005 yılı Ekim ayı içerisinde Sanığın kendisini … olarak tanıtıp bir uzman çavuş arkadaşının eşini arama bahanesi ile katılan …’ın cep telefonuna birçok kez çağrı attığı, çağrı atan şahsın kim olduğunu öğrenmek amacıyla katılanın sanığı araması üzerine sanığın Bartın İli Safranbolu İlçesinde hemşire olarak görev yaptığını belirttiği, askeri personel ağabeylerinin bulunduğuna dair gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu, ailesine ve yaşantısına ilişkin bu yalanlarla kendisi de askeri personel olan katılanın kendisi ile evlenme düşüncesini oluşturduğu, katılan ile sanığın telefonla görüşmelerinin devam ettiği, zaman içerisinde tayininin Devrek İlçesi … Beldesindeki sağlık ocağına yapıldığını söylediğini ve telefonda sağlık ocağında çalışan bir hemşireymiş gibi intiba uyandırdığı, kendisini rahatsız eden …. isimli bir hakim beyden bahsederek katılanda sahiplenme duygusu yarattığı ve bu kişinin kendisini rahatsız etmesi nedeniyle orada çalıştığının sağlık ocağı personeli tarafından gizlendiğini, telefonla kendisini arayan olduğunda arkadaşlarının bu isimde bir çalışanın olmadığını söylediklerini belirttiği, daha sonra sanığın katılana evlenme ve bunun öncesinde aralarında nişan yapma isteğini dile getirdiği, katılanın ailesinin Erzurum’da yaşaması nedeniyle oradan masraf yaparak gelmelerine gerek olmadığını, gelseler bile babasının emekli Jandarma Astsubayı olup vefat etmiş olması, askeri personel ağabeylerinin bu ilişkiye onay vermeleri ve kendisi hakkında karar verebilecek tek kişi olan Cengiz isimli ve yüzbaşı olduğunu belirttiği ağabeyinin de işinin olması neden ve bahanelerini ileri sürerek sadece annesinin orada bulunacağını belirterek katılana kurban bayramından sonra ailelerin görüşmelerinin uygun olacağını söylediği, özel numaradan katılanı arayan ve kendisini ….olarak tanıtan kişinin “nişanınızı kendi aranızda yapın, ben kurban bayramında izne geldiğimde her şeyi hallederim” şeklinde katılan ile konuştuğu, katılanın 17/12/2005 tarihinde izne ayrılarak 18/12/2005 tarihinde Devrek’e geldiği, ancak sanığın gece Ankara’ya gitmek zorunda kaldığını belirterek katılanı oyaladığı, daha sonra kendi evi olduğunu belirttiği bir evde beş gün müştekinin kalmasını sağladığı, annesi ve isminin Ayşe olduğunu belirttiği bir kişi ile onu tanıştırdığı, bu bayanın katılana “oğullarım seni istemiyorsa sen de onları isteme kafana takma, ertesi gün köyden kızımın dayıları teyzeleri gelir onlar yüzüklerinizi takar” dediği, bunun üzerine katılanın nişan hazırlıkları kapsamında sanığa bir kuyumcudan 19/12/2005 tarihinde yaklaşık 2.000,00 TL değerinde gerdanlık, küpe ve bileklikten oluşan altın takı seti, 260,00 TL değerinde yüzük ve 900,00 TL civarında üç adet burma bilezik aldığı, sanığın katılanın şüphelenmesine yol açmayacak şekilde nişan hazırlıkları için akrabaları ile görüşüyormuş gibi davrandığı, çeşitli telefon görüşmelerinde bulunduğu, müştekiyi götürdüğü evinde dayısının kızları olduğunu belirttiği, …. ve …. isimli kızların bulunduğu ve bu kişilerin sanığa “….” diye hitap ettikleri, katılanın iki gün daha sanığın akrabalarının gelmesini beklediği, gelmemeleri üzerine annesi olarak tanıştırdığı bayanın sanık ve katılanın nişan yüzüklerini taktığı, sanığın akrabalarının köydeki işleri nedeniyle gelemediklerini söylediği, katılanın izni bitip çalıştığı yer olan Balıkesir ili Susurluk ilçesine döndükten sonra da sanık ile katılanın babası olan … ve kız kardeşi …’ın bu kişilere ait cep telefonları ile irtibat halinde olup görüştükleri, düğün hazırlıkları için konuştukları, sanığın katılana kredi çekmesi halinde ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini belirttiği, katılanın sanığa güvenerek Akbank …şubesinden çektiği 7.000,00 TL’lik tüketici kredisinin 4.000,00 TL’sini sanığın isteği üzerine, … isimli kişi adına havale ettiği, bu kişinin de bankada 4.000,00 TL’yi sanığa teslim ettiği, müştekinin 22/01/2006 tarihinde düğün için izne ayrıldığı, ailesinin de 25/01/2006 tarihinde saat 18.00’de Erzurum ilinde düğün yapılması için salon kiraladıkları, sanığın 23/01/2006 tarihinde öğlen saatlerinde işe gitme bahanesi ile evden çıkıp hemşire kıyafetleri ile eve geldiği, katılanın Devrek’e geldiği günden beri sanığın kimliklerinin köy muhtarında olduğundan bahsederek resmi nikah işlemlerinin yapılması için “muhtarım” diye hitap ettiği erkek sesli bir kişi ile konuştuğu, katılana bir önceki gelişinde birlikte olduklarından dolayı hamile olduğunu doktor raporunu alamadığını ve tanıdık bir doktor aracılığı ile rapor işini halledeceğini belirttiği, daha sonra da bu doktorun izinde olduğunu ve 01/02/2006 günü izinden döneceğini ifade etmesi üzerine katılan ile sanığın düğünden sonra resmi nikah yapma kararı aldıkları, düğün için 24/01/2006 tarihinde Erzurum’a geldikleri, katılanın tüm akraba ve arkadaşları düğüne gelmiş olmasına rağmen bir takım bahaneler ileri süren sanığın akrabalarının düğünde bulunmadığı, takı töreni esnasında sanığın katılanın kendisine Zonguldak’tan aldığı takı setini yol çıkarken yanına almayı unuttuğunu belirttiği, katılanın akraba ve yakınlarının sanığa 7-8 adet bilezik 12 küçük altın ve birer adet yarım ve büyük altın taktıkları, 29/01/2006 tarihinde doktor raporu almak ve nikah işlemlerini halletmek için sanık ile katılanın Devrek’e geri döndükleri, katılan ile birlikte kaldığı zaman içerisinde sanığın hemşire kıyafetleri ile dışarı çıktığı, doktorun izninin uzadığından bahisle, katılandan kimliğini isteyerek resmi nikah işlemlerini halledip ona kargoyla göndereceğini söylediği, katılanın muhtardan aldıysa evraklarını göstermesini istediği, hemşire kıyafetleri ile yine dışarı çıkan sanığın bir süre sonra katılanı telefon açarak annesinin evrakları dayısının oğlu olan…isimli kişiye verdiğini, …’un ona getireceğini söylediği, ancak aradan 2-3 saat geçtikten sonra …’un katılanın yanına gelerek evraklarını kaybettiğini söylediği, katılanın karakola giderek kayıp başvurusunda bulunmak istemesi üzerine, sanığın tekrar dışarı çıktığı ve eve döndüğünde ağabeyinin tanıdıkları sayesinde yeni kimlik başvurusunu yaptığını belirttiği, katılanın izninin bitmesi üzerine 02/02/2006 tarihinde Susurluk ilçesine döndüğü, sanığın telefonda müştekiye Susurluk için atama başvurusu yaptığını, ev ayarlayıp taşıma ücretini göndermesi halinde en kısa sürede Susurluk’a geleceğini belirttiği, katılanın Devrek’te iken sanığın kullandığı … numaralı hatta ait sim kartı telefonuna kopyaladığı için Susuluk’a gittiğinde duyduğu şüpheler nedeniyle sim kart içindeki bazı numaraları aradığında şahısların … isminde kimseyi tanımadıklarını söyledikleri, katılanın 05/02/2006 tarihinde arkadaşı olan …’nu arayarak gazeteci olan bu arkadaşına Devrek’te…. olduğunu öğrendiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Dolandırıcılık suçunda unsur olan hilenin kullanılmasından sonra, paranın banka aracılığı ile sanığa gönderilmesi eylemlerinde, hilenin gerçekleşmesinde ödeme aracı durumunda bulunan bankaların rolünün bulunmadığı dikkate alınarak, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesinde düzenlenen bisit dolandırıcılık suçuna uyduğu gözetilmeden, aynı kanunun 158/1-f. maddesi gereğince hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve vasisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/06/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.