Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12501 E. 2015/26056 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12501
KARAR NO : 2015/26056
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Niteliki dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık … müdafiinin temyiz isteminin müvekkili hakkında yapılan suç duyurusu ve vekâlet ücretiyle sınırlı olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa dolandırıcılıktan değil, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Atmaş motorlu araçlar şirketinin ortağı ve tek yetkilisi olan sanık …’ın, yanında satış elamanı olarak çalışan … ile birlikte satmış oldukları…. ve …marka araçlara ilişkin kredilendirme işlemini genellikle Yapıkredi bankası aracılığı ile gerçekleştirmeleri sonucunda, adı geçen bankanın, geri ödenmeyen kredi dosyalarının denetimi sırasında bazı dosyalarda proforma fatura ile firmada bulunan gerçek faturanın birbiriyle uyumlu olmadığını, genellikle bankaya sunulan fatura suretleri ile proforma faturalarının daha yüksek meblağlı olduğunun ortaya çıkması üzerine yapılan incelemelerde, 27 adet proforma faturanın gerçek faturadaki bedelden daha yüksek bedelli olarak düzenlenmiş olduğu, yine 12 adet faturanın ikiz fatura olarak tanzim edildiğinin iddia olunduğu olayda;
1-Sanık … müdafii tarafından suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin karara karşı yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Hüküm fıkrasındaki suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kararın, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi kapsamında, kamu davasını sonuçlandıran hüküm niteliğinde olmaması nedeniyle, temyizinin olanaklı bulunmadığı anlaşılmakla, bu konudaki temyiz isteminin 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Sanıklar hakkında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından verilen hükümlere yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Ön teklif niteliğinde olan proforma faturanın hiçbir mali yükümlülüğü bulunmadığından, sonradan düzenlenen faturayla farklılık göstermesi tek başına dolandırıcılık suçunun hile unsurunu oluşturmayıp, sürekli taşıt kredisi kullandıran bankanın piyasa fiyatı bilinen ve kasko değerleri resmen yayınlanan araçların fiyatlarının faturada gösterilen şekilde olmadığını bilebilecek durumda olduğundan, bu araçların piyasa değerini basit bir araştırmayla tespit edip, kredi miktarını ona göre belirlemesinin mümkün olduğu, başka bir deyişle kredi talebinde bulunan kişilerin kredi notuna ilişkin istihbarat çalışmalarını yanıltıcı veya ödeme gücünü farklı gösteren bir eylemleri bulunmadığı gibi, bankanın talep edilen kredi miktarına da bağlı olmadığı, yine kredilendirilen araçlar üzerine bankaca rehin konulması suretiyle alacağın güvence altına alındığı, kaldı ki, birçok kredi kuruluşunun yaptığı şekilde malın değerinin tamamının kredi olarak kullandırılması amacıyla bankanın rızası dâhilinde işlem yapılıp, ödemelerde bu şekilde bir aksama çıkması üzerine şikayetin yapılmış olmasının imkan dâhilinde olduğu ve bankaya gönderilen faturalar ile firmada kalan nüshaları arasında bulunabilecek farkın vergi usul kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, yasal unsurları oluşmayan dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1136 sayılı Kanun’un 168. maddesi ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5. maddesi gereğince, beraat eden ve kendisini vekille temsil ettiren sanık … lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ile sanık … müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılması gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasına “Sanık … Sosyal’ın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 2.200,00 TL vekâlet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesi” bendinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.