Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12237 E. 2015/26025 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12237
KARAR NO : 2015/26025
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Katılan … ile sanık …’in aralarında inşaat sözleşmesi yaptıkları, buna göre sanık … ile ortağı sanık …’in, katılan …’ya ait inşaatların PVC ve alüminyun doğrama işini üstlendikleri, katılan …’nun bu iş karşılığında sanıklar … ve…’e iki dairenin tapusunu vermeyi taahhüt ederek, bu taahhüdüne teminat olmak üzere suça konu iki adet 58.000,00.-TL bedelli bonoyu keşide ederek sanıklara verdiği, tarafların karşılıklı olarak taahhütlerini yerine getirdikten sonra katılan …’nun teminat olarak verdiği suça konu senetleri geri istediği, sanıklar … ve … suça konu teminat senetlerini kendilerinde tutarak yerine renkli fotokopilerini katılana iade ettikleri, daha sonra senetlerden birini önceden doğan borçlarına karşılık olarak … isimli şahsa ciro ederek verdikleri, … tarafından suça konu senedin Kuveyt Türk Bankası … Şubesi vasıtasıyla tahsil edilmeye çalışıldığı sırada durumun ortaya çıktığı olayda;
Suça konu senetlerin katılan … tarafından yasal unsurları tam olacak şekilde düzenlenerek teminat olarak sanıklara verildiği, katılanın sözleşmede belirtilen süre içerisinde taşınmazları teslim etmediği, buna ilişkin sanık …’in 12/03/2008 tarihinde noter kanalıyla ihtarname çektiği, sanıkların senetlerden birini katılanın teslim etmeyi vaad ettiği B Blok 8 nolu daireyi vermeyi taahhüt ettikleri tanık…’tan aldıkları senet ve paraya karşı teminat olarak tapunun devredildiği 21/07/2009 tarihinden önce…’a verdikleri, suça konu bankaya verilen diğer senedin herhangi bir tahrifat yapılmadan arkası sanık … tarafından ciro edilerek sanıkların borçlu oldukları …. San Tic Ltd. Şirketi 12/05/2009 tarihinde verildiğinin cari hesap ekstresinden anlaşıldığı, senedin katılanın huzurunda sanık …’in rızası ile sanık … tarafından ciro edildiği, 11/10/2006 tarihli vekaletnamede sanık …’ın sanık …’e ait şirketi temsile yetkili olduğunun anlaşıldığı, senetlerin tapuların devredildiği 17/06/2009 ve 21/07/2009 tarihlerinden önce sanıklar tarafından borçlarına karşılık ciro edilerek başkalarına verildiğinin anlaşılması karşısında, sanık …’ın rıza dahilinde ciro ettiği senet yönünden resme belgede sahtecilik suçun oluşmadığı, senetlerin iade edilmeyerek taşınmazların devri öncesinde sanıkların başkalarına olan borçları nedeniyle devredilmeleri nazara alınarak dolandırıcılık ve bedelsiz senedi kullanma suçlarının unsurları itibariyle oluşmadığından eylemin hukuki ihtilaf niteliği oluşturduğu gözetilerek sanıkların beraatı yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/06/2015 gününde oybirliği ile karar verildi.