Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/122 E. 2014/14136 K. 08.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/122
KARAR NO : 2014/14136
KARAR TARİHİ : 08.09.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/338219
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/05/2010
NUMARASI : 2009/24 (E) ve 2010/191 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın 42 no’lu Telekom bayisi olduğu, Niğde’de oturan katılanın Telekom bayiliği devir almak istediği, sanığın da Telekom bayiliğini devredeceğini öğrenen tanık İ.. Ö..’in katılana haber verdiği, Adana’ya gelen katılanın sanıkla görüştüğü ve 77.000 TL karşılığında anlaştıkları, katılanın 4.9.2006 tarihinde 12.000 TL’yi peşin olarak verdiği, 5.000 TL’yi ise Ziraat Bankası Çamardı/Niğde şubesi vasıtasıyla 18.9.2006 tarihinde gönderdiği, kalan para için de 60.000 TL değerinde bono verdiği, bayiliğin devir işlemleri için Adana Telekom’a gidip tanık R.. T.. ile de görüştükleri, sanığın eşyalar üzerinde haciz olduğu, kira kontratında problem olduğu gerekçeleri ile katılanı oyalamaya başladığı, katılanın bunun farkına varınca para ve bonoyu istediği, sanığın parayı sarf ettiğini ancak bonoyu verebileceğini söylemesi üzerine tanık İbrahim’in yanında tanıklar A.. Ü.. ve A.. Ö.. olduğu halde sanığın yanına giderek bonoyu istediği, sanığın tanıklar gelmeden önce bononun renkli fotokopisi temin ettiği, renkli fotokopi bonoyu tanık İbrahim’e verdikten sonra arkasını ciro ettiğini ileri sürüp geri alarak yırtıp çöpe attığı, tanıkların sanığın yanından ayrılıp durumu katılana bildirdikleri, katılan ve tanıkların bononun yırtılmasından kuşkulandıkları, katılanın bonunun yırtılan parçalarının bulunup gönderilmesini istemesi üzerine tanıkların sanığın iş yeri önüne gittikleri, çöp kutusunda yaptıkları araştırma sonucunda bono parçalarını bulup aldıkları ve katılana gönderdikleri, katılanın bonoyu incelediğinde imzanın kendisine ait olduğunu gördüğü, bononun fotokopi olduğunu fark etmeyerek kuşkusunu giderdiği, sanığın kendisinde kalan 60.000 TL değerindeki asıl bonoyu keşide tarihini 25/08/2006 tarihi olarak yazıp vekili vasıtasıyla Adana 11. İcra Dairesinin 2006/5998 sırasında kayıtlı takip dosyası ile katılan aleyhinde icra takibine konu ettiği, ödeme emrinin 16.12.2006 tarihinde katılana tebliğ edildiği olayda,
Diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Telekom Genel Müdürlüğü’nden Telekom’un Bayilerle yaptığı sözleşmelerin 2006 tarihinde geçerli olan sözleşme örneği ile sanık M.. B..’in 42 no’lu Telekom Bayisi olduğu gözetilerek bu şahısla yapılan sözleşmenin tasdikli örnekleri getirtilip incelenerek, bayinin bir başkasına Telekom’un izni olmadan devretme hakkının olup olmadığı değerlendirilip, devretme hakkı bulunmaması halinde eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı, devretme hakkının bulunması halinde dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı bu ilişkiye dayalı alınan ve yasal olduğu anlaşılan senedin icra marifetiyle tahsiline kalkışılmasının bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden ve sahtecilik suçunun ne şekilde oluştuğu denetime izin verecek şekilde gösterilmeden eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/09/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.