Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1140 E. 2014/15661 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1140
KARAR NO : 2014/15661
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/56976
MAHKEMESİ : Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2010
NUMARASI : 2009/384 (E) ve 2010/252 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, kendisine ait olan çek hesabından, 20/06/2008 düzenleme tarihli ve 5000 TL bedel içeren çeki bir başkasına düzenlettirip bir ticari alışverişe istinaden aldığı şeftali karşılığında katılan V.. C..e verdiği; ancak sonrasında ilgili bankaya ödemeden men talimatı vermek suretiyle bedelinin banka tarafından katılana ödenmesini engelleyerek haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda;
Yargılama konusu olan çekin katılan tarafından ilgili bankaya ibraz edildiğinde ödemeden men talimatı verildiği gerekçesiyle ödenmediğinin sabit olduğu, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerine göre; söz konusu çek üzerindeki imza ve yazıların kendisine ait olmadığını, 2008 yılının temmuz ayında kendisine ait olan 16 H… plakalı aracı ile seyahat ettiği sırada, aracının arıza yapması üzerine ismini hatırlayamadığı bir petrol istasyonuna aracını park ettiğini, aracının yanında bir süre ayrıldığını, bu esnada aracının camları kırılmak suretiyle torpidosundan, söz konusu çek yaprağı ile birlikte altı adet çek yaprağının çalındığını, bu olaya ilişkin İznik Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunduğunu savunduğu, söz konusu çek üzerinde yapılan kriminal inceleme neticesinde düzenlenen ekspertiz raporuna göre de; çekin ön yüzündeki yazı ve imzaların sanığın el ürünü olmadığının tespit edildiği, katılanın, 09.04.2013 havale tarihli dilekçesi içeriğinde; yargılama aşamasında kendisine gösterilen sanığa ait olan fotoğrafın net olmadığını, bu nedenle sanığı kesin olarak teşhis edemediğini, aslında kendisine söz konusu çeki veren kişinin kendisini Ö.. Y.. olarak tanıtan B.. Ö.. olduğunu, bu kişi tarafından tüm zararlarının karşılandığını beyan ettiği dikkate alınarak, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması bakımından, söz konusu çekin hesap sahibi olduğu belirlenen sanığın ve tanık olarak daha önceden ifadesi alınan B.. Ö..’in duruşmaya çağrılıp yeniden ifadeleri alındıktan sonra katılan ile yüzleştirilerek katılandan şeftali satın alıp söz konusu çeki imzalayarak veren kişinin hangisi olduğunun net bir şekilde açıklığa kavuşturulması, yüzleştirmenin mümkün olmaması halinde teşhise elverişli olacak nitelikte yeteri kadar fotoğraflar temin edilerek katılana duruşmada gösterilip buna dair teşhis tutanağının düzenlenmesi, çek üzerinde ikinci defa teknik inceleme yapılarak imzanın ve yazıların B.. Ö.. el ürünü olup olmadığının belirlenmesi, sanığın aracından çek yapraklarının çalınması iddiası ile ilgili olarak İznik Cumhuriyet Başsavcılığında herhangi bir müracaat veya buna istinaden yapılan herhangi bir soruşturmanın bulunup bulunmadığı hususunun tespiti, buna ilişkin soruşturma veya yargılama dosyasının bulunması halinde bir suretinin dosyaya eklenmesinden sonra toplanan delilere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.