YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1130
KARAR NO : 2014/15664
KARAR TARİHİ : 29.09.2014
MAHKEMESİ : Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi
NUMARASI : 2009/452 (E) ve 2010/296 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, ….. … … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ait olan, … … Antalya Şubesi nezdinde bulunan çek hesabından, 15/06/2007 düzenleme tarihli, keşide yeri Antalya olan, 3000 TL bedel içeren ve dosya kapsamına göre hesap sahibinin bilgisi ve rızası dışında düzenlendiği sabit olan sahte çeki, bir ticari alışverişe istinaden aldığı mal karşılığında katılan…. … ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi yetkilisi olan katılan …..’ya vererek haksız menfaat temin etmek suretiyle resmi belgede sahtecilik veya nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1- Yargılama konusu olan çekin katılan tarafından ilgili bankaya ibraz edildiğinde çek üzerindeki imzanın hesap sahibine ait olmadığı gerekçesiyle ödenmediğinin sabit olduğu, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerine göre; söz konusu çeki bir ticari alışverişe istinaden …. isimli kişiden aldığını, daha öncesinde ……..’na sucuk sattığını, bunun karşılığında senet aldığını, vadesinde ödenmeyen senedi icra takibine koyduğu sırada borcuna karşılık olarak ………’ın söz konusu çeki kendisine verdiğini, kendisinin de bu çeki ciro ederek aldığı mal karşılığında katılana verdiğini beyan ettiği, çek üzerinde yapılan kriminal inceleme neticesinde düzenlenen ekspertiz raporuna göre de; çekin ön yüzündeki yazı ve imzaların hesap sahibi olan şirketin yetkili temsilcisi olan …..’un el ürünü olmadığının tespit edildiği, ancak sanığın el ürünü olup olmadığı hususunda herhangi bir incelemenin yapılmadığı da dikkate alınarak, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması bakımından, sanığın 14.10.2010 havale tarihli dilekçesi içeriğinde; adresini belirttiği ve kendisine söz konusu çeki verdiği kişi olarak belirttiği ….. …..’ın adresinden temin edilerek konuyla ilgili ayrıntılı ifadesinin alınması; …..’nu tanıyıp tanımadığı, sanık ile ticari bir alışverişlerinin bulunup bulunmadığı ve bu kapsamda sanığa bir senet verip vermedikleri, senedin sanık tarafından icra takibine konu edilmesinden sonra söz konusu çekin sanığa doğrudan kendileri tarafından verilip verilmediği veya ….. aracılığıyla sanığa iletilip iletilmediği hususlarının net bir şekilde açıklığa kavuşturulması, çek üzerinde ikinci defa teknik inceleme yapılarak imzanın ve yazıların sanığın, …..’ın ve temin edilmesi halinde …..ve …. el ürünü olup olmadığının belirlenmesi, sanığın,….’dan aldığı senet ile ilgili olarak herhangi bir icra takibinde bulunup bulunmadığının araştırılması, icra takibinin bulunması halinde bir suretinin dosyaya eklenmesinden sonra toplanan delilere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Sanığın adli sicil kaydının bulunmadığının anlaşılması karşısında; sanığın kişilik özellikleri ile geçmişteki hali, suç işleme hususundaki eğilimi göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki olumsuz kanaatin hangi somut olgulara dayandırıldığı açıklanmadan ve dosya içeriğine uygun düşmeyen soyut ifadeler kullanılmak suretiyle sanığın bir daha suç işlemeyeceğine dair olumsuz kanaat oluştuğu gerekçesiyle 5237 sayılı TCK’nın 51.maddesi hükmünün uygulanmaması,
b-5237 sayılı TCK’nın 53.maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunma haklarından yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindeki kişiler yönünden ise söz konusu hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gerektiği gözetilmeden kanundaki düzenlemeye aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi,
c-5237 Sayılı TCK’ nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f), (j) ve (k) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olup olmadığına bakılacaktır.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli değil ise, 5 ila 5.000 tam gün arasında TCK’ nın 61. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak takdir edilen gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Sonuç adli para cezasının bu açıklamalar doğrultusunda sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 158/1, f, son maddesi gereğince haksız menfaat miktarının 3000 TL ve haksız menfaatin iki katının 6000 TL olması dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip, sanığın, 300 gün adli para cezasıyla cezalandırılması yerine, yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık suçundan doğrudan haksız elde olunan yararın iki katı esas alınmak suretiyle 6000 TL adli para cezasının belirlenerek kanundaki düzenlemeye aykırı bir usul uygulanması suretiyle uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.