Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/10895 E. 2015/24046 K. 21.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10895
KARAR NO : 2015/24046
KARAR TARİHİ : 21.04.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
… (…) Ekonomi Üniversitesi’nde yüksek öğrenim almak isteyen katılanın, annesinin arkadaşı tanık … vasıtasıyla irtibat kurduğu …’da üniversite öğrencisi olduğu ve orada ikamet ettiği söylenen sanıktan amaca yönelik gerekli yardımları alacağına inanıp, güven duyarak; bir kısım işlerin takip edilmesi ücreti, okula kayıt için zorunlu olmasa da zorunlu olduğu söylenerek şikayetçi adına …’da kiralandığı bildirilen ev kirası ve depozitosu gibi adlar altında 09.09.2008-18.03.2009 tarihleri arasında belli miktarlarda TL ve Euro cinsi paraların havaleler yoluyla sanığın banka hesabına gönderilip, çekilmesi, bu suretle haksız yarar sağlanması şeklinde gerçekleşen eylemin “dolandırıcılık” suçun oluşturduğu iddia edilen somut olayda;

Bir suç işleme kararının icrası kapsamında; değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlendiği (haksız yararların değişik zamanlarda elde edildiği) dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nın 43.maddesinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 53.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan “sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine” ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin nazara alınmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasında yer alan TCK’nın 53.maddesinin tatbikine ilişkin bölüm çıkartılarak yerine “Sanığın, TCK’nın 53/3.maddesi uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1.fıkrada yazılı diğer haklardan ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” paragrafı yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21/04/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.