YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1077
KARAR NO : 2014/15698
KARAR TARİHİ : 29.09.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/15775
MAHKEMESİ : Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/06/2010
NUMARASI : 2009/78 (E) ve 2010/159 (K)
SUÇ : Zimmet (Değişen suç vasfına göre dolandırıcılık)
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıklardan A.. G..’ün D.. İlçesi Ç.. Köyü Sulama Kooperatifi başkanı, B.. P..’ın ise aynı kooperatifin başkan yardımcısı iken, söz konusu kooperatifin 03.05.2007 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı sırasında görevlerinin sona erdiği ve kooperatifin yönetim kurulu başkanlığına katılan S.. P..’ın seçildiği, görevlerinin sona erdiğini bilmelerine rağmen bunu banka görevlilerinden gizleyen sanıkların 04.05.2007 tarihinde Derinkuyu Ziraat bankası şubesine giderek kooperatif hesabında bulunan 8.000,00 TL parayı çektikleri, bu paranın 5.225,00 TL’lik kısmını Ankara’da görevli olan avukata göndererek vekaletname ile alacaklısı sanık Adem’in olduğu 34.000,00 TL bedelli senedi takibe koydurdukları, bankadan çekilen 2.770,00 TL’yi ise nereye harcadıklarını belgeleyemediklerinin iddia edildiği olayda; sanıkların aşamalardaki tüm savunmalarında parayı kooperatifin borçları için kullandıklarını, sütlerini satmış oldukları D.. Medikal Sağlık Hizmetleri şirketinin sahte bir şirket olduğunu sonradan öğrendiklerinden yetkilisi olarak görünen A.. D..’dan senet aldıklarını, şirket yetkilisinin kötü niyetli olarak alacaklı kısmına kooperatifin ismi yerine A.. G..’ün ismini yazdığını, ancak takibini yaptırdığı senedin kooperatife ait alacakla ilgili olduğunu, yapmış oldukları harcamalardan bir kısmını muhasebe kayıtlarına geçirmediklerinden dolayı bunları belgeleyemediklerini belirterek suçlamaları kabul etmemeleri, yine hesaptan çekilen 5.225,00 TL’nin kooperatif adına yapıldığı ileri sürülen alacağının takibi için avukatın hesabına intikal ettirildiğine dair belgenin mevcut olması ve yargılama aşamasında dinlenen tanıklardan O.. G..’ün beyanlarında, vermiş olduğu hizmet ve süt karşılığında Adem’den almış olduğu 1.175,00 TL için makbuz almadığını belirtmesi, aynı şekilde tanık N.. A..’un da önceden teslim etmiş olduğu süt parası olan 1.200,00 TL’yi seçimden sonra makbuzsuz aldığını beyan etmesi, tanık A.. P..’ın da 50,00 TL para aldığını ancak makbuz kesilmediğini söylemesi, tanık M.. P..’ın da benzer şekilde işçilik ücretini peşin aldığını ancak ne kadar aldığını hatırlamadığını ifade etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, D.. şirketi yetkilisi olan A.. D..’ın tanık sıfatıyla beyanına başvurularak bu şekilde yapılmış bir alışverişin bulunup bulunmadığı sorularak varsa buna ilişkin belgelerin istenilmesi ile Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2007/4794 sayılı dosyasının getirtilerek alacağın tahsil edilip edilmediği ile edildiyse bu parayla birlikte gönderildiği belirtilen 5.225,00 TL paranın kooperatif hesabına intikal ettirilip ettirilmediği, anılan şirket adına kesildiği anlaşılan 31.12.2006 ve 14.02.2007 tarihleri arasını kapsayan faturaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespiti için sanıkların yönetim kurulunda görev yaptıkları süre içerisinde kooperatife ait tüm gelir ve gider belgeleri ile defter ve kayıtların getirilmesi ile adı geçen şirketle süt alışverişi yapıldığına dair bir sözleşme veya belgelerin bulunup bulunmadığı, o tarihler arasında bu şekilde bir süt çıkışının yapılıp yapılmadığı, toplanan sütle satıldığı iddia edilen süt miktarlarının karşılaştırmalarının yapılması için dosyanın Sayıştay emekli uzman denetçilerinden oluşacak üçlü bilirkişi heyetine tevdi edilip aldırılan raporun, toplanan tüm deliller ve özellikle tanık beyanlarıyla birlikte değerlendirilmesinin yapılmasından sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.