Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/9987 E. 2014/384 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/9987
KARAR NO : 2014/384
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Katılanın sanık …’den alacağı olduğu ve bu alacağını tahsil etmek amacıyla Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2002/10908 E. sayılı dosyası ile icra takibine başladığı, sanık …’ın ise diğer sanık …’da alacağı olduğu ve bunu tahsil etmek amacı ile Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2003/536 E. sayılı dosyası ile takibe geçtiği, katılan ile sanık … arasında imzalanan 24/04/2007 tarihli alacağın temliki sözleşmesi
ile sanığın alacaklı olduğu dosyada katılanın alacağı temlik alarak alacaklı konumuna geçtiği, katılanın bu hususu Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2003/536 E.sayılı dosyasına 30/04/2007 tarihinde bildirdiği, temlik işleminin öncesinde anılan dosya borçlusu sanık …’un icra takibine itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasının kabulüne karar verildiği, borçlu vekilinin banka teminat mektubu yatırarak tehiri icra kararı alması sonrasında Yargıtay 15.Hukuk Dairesince kararın 11/12/2007 tarihinde onanarak kesinleştiği, kararın kesinleşmesi sonrası sanık … vekilinin alacağın temlik edilmesine ve dosyada alacaklı sıfatları kalmamasına rağmen icra dosyasında talepte bulunması üzerine teminat mektubunun nakte çevrilmesi için ilgili banka şubesine müzekkere yazıldığı, bankanın durumu borçluya bildirmesi üzerine de borçlu-sanık …’un teminat mektubunun nakte çevrilmemesi için borcu elden diğer sanık vekiline 17/01/2008 tarihinde ödediği, temlik alacaklısı olan katılanın icra dosyasında alacağını tahsil etmek için başvurduğunda sanık … vekilinin dosyada alacaklı olmamasına rağmen tahsilat yaptığını öğrenerek suç ihbarında bulunduğu olayda; icra dosyasında borçlu-sanık …’a temliknamenin tebliğ edilemediği anlaşılmakta olup borcu alacaklı sıfatı kalmayan diğer sanığa bilerek ödediğine dair delil bulunmadığı, sanık … yönünden ise alacağın sanık … tarafından katılana temlik edilmesinden sonra sanık …’un bu icra takibi ile ilgili olarak alacaklı … vekiline 46.655,00 TL ödediğine ilişkin 18/01/2008 tarihli ibranamenin düzenlendiği, bu ibranameyi Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 2003/536 takip sayılı dosyasına sunan borçlu …’un takip kapsamında icra dairesine verdiği teminat belgesini geri aldığı, katılanın mağduriyeti düzenlenen ibranameden değil, alacağın temlikine rağmen hukuken yok hükmünde olan ibranameyi esas almak suretiyle teminatı iade eden icra işlemi sonucunda katılanın mağduriyetine sebebiyet verilmesi şeklinde subuta eren olayda sanıkların iddia kapsamında ibranameyi kötü niyetle düzenlediklerinin kabulü halinde dahi İcra İflas Kanunu hükümlerine göre bu ibranamenin teminatın iadesini gerektiren bir durum olarak kabulü mümkün olmamakla müsnet suçun unsurlarının gerçekleşmemesi nedeniyle sanıkların beraatına karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.