YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/9796
KARAR NO : 2014/3312
KARAR TARİHİ : 24.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/36636
MAHKEMESİ : İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/07/2009
NUMARASI : 2008/362 (E) ve 2009/192 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, kardeşi olan ve hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen F.. K..’ya ait O… E… Şubesi nezdinde bulunan çek hesabından, 30/08/2007 düzenleme tarihli, keşide yeri İzmir olan, 2.500 TL bedel içeren çeki, hesap sahibi F.. K..’nın bilgisi ve rızası dışında gerçeğe aykırı olarak düzenledikten sonra bir ticari alışverişe istinaden aldığı mal karşılığında katılan Y..K..’na vererek haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Oluşa, sanığın savunmalarına, katılan F.. K..’nın aşamalardaki beyanlarına, çek inceleme tutanağına ve tüm dosya kapsamına göre; yargılama konusu olan çekin T..İ..B.. İ..Ş..ne katılan Y..K.. tarafından ibraz edildiğinde karşılıksız kaldığının tespit edildiği, bunun dışında tahrifat yapılarak çekin sahte oluşturulduğuna dair herhangi bir belirlemenin söz konusu olmadığı, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerinde; söz konusu çek üzerindeki imzanın kendisine ait olduğunu ve ticari bir alışveriş kapsamında katılana aldığı mal karşılığında verdiğini, borcunu kabul ettiğini, bir kısmını ödediğini savunduğu, dosya kapsamına göre de; söz konusu borcun 1900 TL’lik kısmının sanık tarafından ödendiğinin anlaşıldığı, sanığın, katılan Y..K..ile mal alışverişinde bulunduğunun sabit olduğu, ticari ilişki sürecinde katılana yönelik herhangi bir hileli davranışta bulunarak katılanı aldattığına veya haksız menfaat temin etmeye yönelik bir davranış sergilediğine dair delilin veya buna ilişkin bir iddianın da söz konusu olmadığı gibi katılan F.. K..’nın hüküm verildikten sonra mahkemeye ibraz etmiş olduğu 01.09.2009 havale tarihli dilekçesinde; suça konu çekin bilgisi ve rızası dahilinde kardeşi olan sanık tarafından kullanıldığını, aile sorunları nedeniyle kızgınlıkla yargılama aşamasında farklı bir şekilde ifade verdiğini ve bu ifadelerine itibar edilmemesini belirterek daha önceki tarihlerde, çek hesabından sanığın keşide ettiği çekleri de ibraz etmiş olduğunun anlaşılması karşısında;
Maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması, sanığın somut olayda suç kastının bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi ve söz konusu suçların kanunda tanımlanan unsurlarının oluşup oluşmadığının tespit edilebilmesi bakımından, katılan F.. K..’nın yeniden ifadesinin alınarak yargılama konusu olan çekin sanık tarafından düzenlenmesinde bilgisi ve rızasının bulunup bulunmadığının sorulması ve sanığın daha önceki tarihlerde ağabeyi olan katılan F.. K.. adına çek düzenleyip düzenlemediği hususlarının da net bir şekilde açıklığa kavuşturulmasından sonra toplanan delilere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.