Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/9762 E. 2014/3263 K. 24.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/9762
KARAR NO : 2014/3263
KARAR TARİHİ : 24.02.2014

MAHKEMESİ : Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Müştekinin evinin yan tarafında inşaat yapıldığı, inşaatı yapan komşusuna zaman zaman elektrik ve su vererek yardımcı olduğu, olay günü de, kendisini daha önceden tanımadığı sanığın zili çalarak, kendisini yan taraftaki inşaatta çalışan…Usta olarak tanıttığı, müştekiye eşini sorduğunu, müştekinin, eşinin evde olmadığını söylediği, bu kez sanığın, bir telefonla görüşmesi yapması gerektiğini söyleyerek, müştekinin telefonunu istediği, bu telefona kendi sim kartını taktığı ve kendisine bir telefon geldiği, telefonla konuşarak dışarı çıkmaya başladığı ve inşaattaki diğer ustanın da görüşme yapması gerektiğini söyleyerek ordan ayrıldığı, bu arada müştekinin balkonda kızını yalnız bıraktığı için oraya çıktığı, döndüğünde sanığı bulamadığı, inşaata sorduğunda,…usta diye birinin orda çalışmadığını anladığı, ordaki tanıkların iki kişinin motorsikletle olay yerinden uzaklaştığını belirttiği, böylece sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık, yargılama sırasında alınan ifadesinde, müştekiyi tanımadığını, anlatılan olayların doğru olmadığını belirtmesi, müştekiye soruşturma ve kovuşturma aşamasında kendisini dolandıran şahsın sanık olup olmadığı hususunda herhangi bir canlı teşhis de yaptırılmamış olması karşısında, müşteki ile sanığın mahkemede yüzleştirilerek suçu işleyen kişinin sanık olup olmadığının kesin olarak belirlemesi, bu mümkün olmadığı taktirde sanığın teşhise elverişli yeni çekilmiş fotoğraflarının temin edilerek müştekinin kesin teşhisinin sağlanmasından sonra toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiren, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın, müştekiye yönelik hileli hareketlerde bulunarak ve yan taraftaki inşatta çalışan biri olduğu izlenimi vererek müşteki nezdinde güven telkin ettiği, bu nedenle, müştekinin iradesini fesada uğratarak telefonunu alıp olay yerinden uzaklaşması eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesi kapsamında sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle hırsızlık suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 24/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.