Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/9511 E. 2014/3512 K. 26.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/9511
KARAR NO : 2014/3512
KARAR TARİHİ : 26.02.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/247927
MAHKEMESİ : Silifke Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/01/2011
NUMARASI : 2009/291 (E) ve 2011/6 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanık Ş.. G..’in fikir ve işbirliği içerisinde hareket ettiği ancak temyiz inceleme konusu olmayan diğer sanık M.. K.. ile birlikte, hayvancılık yapan katılan A.. K..’dan 7.500 TL’ye 75 adet küçükbaş hayvan satın alıp, karşılığında 500 TL nakit para ile birlikte suça konu çeki verdikleri, katılanın çeki bankaya gidip sorduğunda üzerinde ödemeden men talimatı bulunduğunu öğrenip suç ihbarında bulunduğu olayda, suça konu çekin sahte veya çalıntı olup olmadığı, üzerinde tahrifat yapılıp yapılmadığı gibi hususlar araştırılmamış olup, çek keşidecisinin de beyanına başvurulmamış olması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; öncelikle çek keşidecisi olarak görünen firma yetkilisinin beyanına başvurularak çekin gerçek bir çek olup olmadığı, elinden hangi şekilde rızası hilafına çıktığı, resmi mercilere bu konuda herhangi bir başvurusunun olup olmadığı, çekin sanıkların eline hangi şekilde geçtiği hususlarının açıklığa kavuşturulması, çek üzerinde inceleme yaptırılarak yazı ve imzaların kimin eli ürünü olduğunun kesin olarak belirlenmesinden sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.