Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/9353 E. 2014/3037 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/9353
KARAR NO : 2014/3037
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/15659
MAHKEMESİ : İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2009
NUMARASI : 2008/265 (E) ve 2009/114 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Hırsızlık suçunda; menkul bir malın, sahibinin rızası dışında alınması, mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerindeki zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesi söz konusudur.
TCK’nın 245/1. maddesindeki suçun oluşabilmesi için ise; anılan maddede “başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmüne yer verilerek, suça konu kartın ele geçiriliş biçiminin önemi olmadığına ancak kart sahibi veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın kullanılması gerektiğine işaret olunmuştur. Bunun için rızanın sakatlanmamış olması gerektiği ve ayrıca belli bir miktar para çekilmek ya da belirli bir alışveriş yapılmak üzere sahibinin rızası ile verilmiş kartın, bu yetki sınırları dışında kullanılması halinde suçun oluşacağı noktasında şüphe yoktur. Fakat kartın, sahibinin rızası ve izin verilen limitler dahilinde kullanılması halinde anılan madde kapsamında kartın kötüye kullanıldığından bahsetmek mümkün değildir.
Somut olayda; şikayetçinin, bankamatikten para çekmesini bilmediği için arkasında sıra bekleyen elinde ne olduğunu anlayamadığı bir takım kağıtlar olan sanık K.. Ç..’e parasını çekemediğini söyleyerek yardımcı olmasını istediği, bankamatik kartını vererek şifresini söylediği, sanığın hesaba baktığı, hesapta 553 TL para olduğunu, 3 TL’sini alamayacağını, 550 TL’yi alabileceğini söyleyerek işlemlere devam ettiği, daha sonra bankamatiğin parayı vermediğini, bankaya girip parasını çekmesi gerektiğini söylediği, şikayetçinin de içeri girip bankanın güvenlik görevlisinden yardım istediği, güvenlik görevlisinin hesaba baktığında, paranın çekilmiş olduğunun anlaşıldığı, hesabında bulunan paranın çekilmiş olduğunu gösteren makbuzu şikayetçiye verdiği, şikayetçinin şikayeti üzerine sanık K.. Ç..’in yakalandığı, sanığın atılı eylemi işlediğinin kamera görüntüleri ve sanığın ikrarı ile anlaşıldığı, atılı eylemde; kart sahibinin önceden var olan rızası dahilinde kullanılması nedeniyle kartın kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği, başka bir ifadeyle suçun menfi unsurlarından olan “rızaya aykırılık” koşulu gerçekleşmediğinden TCK’nın 245/1. madde ve fıkrasında tanımlanan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun oluşmayacağı ancak, şikayetçiye ait paranın rızası dışında alıkonulması nedeniyle eylemin, basit hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilerek TCK.nun, 141/1. maddesi uyarınca mahkümiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine hükmolunması,
Kabule göre de;
1-Sanık hakkında TCK’nın 245/1. maddesine göre belirlenen 3 yıl hapis cezası, anılan Kanun’un 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirilirken 2 yıl 6 ay yerine 2 yıl 8 ay hapis cezasına hükmolunmak suretiyle fazla ceza tayini,
2-TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.