Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/9351 E. 2014/3024 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/9351
KARAR NO : 2014/3024
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/13964
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/07/2009
NUMARASI : 2009/81 (E) ve 2009/271 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın, faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Somut olayda; N.M.S Sigorta ve Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi ile A… G..şu..arasında 14.09.2004 tarihinde imzalanan genel kredi taahhütnamesine dayalı olarak söz konusu firmaya kredi kullandırıldığı, N.M.S S.. ve Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi, kullandığı kredi gereği bankaya 9.000 TL bedelli, 07.01.2006 vadeli, 17.10.2005 keşide tarihli, borçlusu M. A..U.. alacaklısı N.M.S Sigorta Limited Şirketi olan 1 adet senedi ciro edip verdiği, söz konusu senet bedelinin ödenmemesi nedeni ile şikayetçi banka tarafından Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2007/5847 esas sayılı dosyasında takip yapıldığı, takip sırasında senet borçlusu görünen tanık M. A..U..’ın imzaya itiraz etmesi üzerine Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında aldırılan 24.04.2008 tarihli bilirkişi raporunda, suça konu senetteki imzanın borçlu M.. U..’a ait olmadığının tespit edildiği, bu nedenle takibin durdurulduğu, ticaret sicil memurluğunun kayıtlarında N.M.S Sigorta ve Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi’nin yetkilisinin ve müdürünün sanık N.. G.. olduğunun anlaşıldığı, sanık N.. G..’ün Ankara 42. Noterliğinden düzenlenen 03.08.2004 tarihli vekaletname ile sanık A.. A..’yı şirketi vekaleten temsile yetkili kıldığı, sanık N.. G.. ve A.. A..’nın 15.09.2005 tarihinde katılan banka tarafından açılan kredi ile ilişkin kredi sözleşmesini müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak imzaladıkları, sanıkların bu şekilde birlikte hareket ederek nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri iddia edilen olayda;
Sanıkların beyanlarında, suça konu sahte senedi kendilerinin düzenlemediklerini ve bankaya kendilerinin vermediklerini beyan etmeleri, A..’ın 13.07.2009 tarihli yazısı içeriğine göre, sahte senedin kim tarafından ve hangi tarihte bankaya verildiğinin tespit edilememesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından, genel kredi sözleşmesine istinaden yapılan 15.09.2005 tarihli işlek kredi sözleşmesinin igili bankadan getirtilerek, sözleşmede teminat olarak senet verilip verilmediğine dair bir metnin olup olmadığının araştırılmaması, suça konu senedin ön yüzündeki M. A.. U..adına atılan keşideci imzası ile yazı örneklerinin ve senedin arkasında atılı bulunan ciranta imzasının sanıkların elinden çıkıp çıkmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmaması, sanık N.. G..’ün, 05.05.2009 tarihli oturumda; kredi sözleşmesi düzenlemeye A..Y..isimli şahsın da gittiğini açıklamasına göre; bu şahsın açık adres ve kimlik bilgileri tespit edilerek kredi sözleşmesinin yapıldığı esnada sanıklar tarafından senet verilip verilmediği hususunun sorulmaması, hususları gözetilmeden eksik araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı, sanık N.. G.. ve sanık A.. A.. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.