Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/8773 E. 2014/2986 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8773
KARAR NO : 2014/2986
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/247254
MAHKEMESİ : İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/05/2011
NUMARASI : 2009/210 (E) ve 2011/105 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Katılanın sanıktan satın aldığı mal karşılığında verdiği “1000 TL” bedelli çekin sanık tarafından üzerinde tahrifat yapılarak “7000 TL” bedelli hale getirildikten sonra cirolanıp kullanıldığı, cirantanın katılan aleyhine 7000 TL üzerinden icra takibi yaptığı iddia olunan olayda; katılanın çeki 1000 TL bedelli olarak düzenleyip verdiğini beyan etmesi, sanığın ise çekin 7000 TL bedelle düzenlenmiş olarak kendisine verildiğini beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; tarafların ilgili ticari defter ve belgelerinin incelenerek aralarındaki alışverişin hangi miktarda olduğunun araştırılması, katılanın ciranta Ç..A..aleyhinde İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/114 E sayılı dosyası ile istirdat davası açmış olması, anılan dosya içerisinde sanığın durumunu etkileyecek delillerin bulunması ihtimaline binaen dosyanın celp edilip incelenmesinden sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.