YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8736
KARAR NO : 2014/2264
KARAR TARİHİ : 10.02.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/238914
MAHKEMESİ : İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/03/2011
NUMARASI : 2009/258 (E) ve 2011/43 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanıkların ortakları oldukları G..-M.. isimli şirket adına katılan bankadan kredi çektikleri, krediye teminat olarak sanık Hayriye ve temyiz dışı sanıklar M..M.. ve Şerafet’in birlikte malik oldukları taşınmazı ipotek olarak gösterdikleri ve borçlusunun G..-M..isimli firma, alacaklısının katılan banka olduğu aval veren olarak da sanıklar ve temyiz dışı sanık M..M..’in göründüğü 65.000 TL’lik senet verdikleri, kredi borcunun ödenmemesi üzerine katılan bankanın, teminat olarak verilen gayrimenkul için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığı, ancak daha sonra temyiz dışı sanık M..M.. kronik şizofreni hastalığı nedeniyle 06.12.1999 tarihinde kısıtlılık kararı verildiği ve vasi olarak temyiz dışı sanık Şerafet’in atandığının anlaşıldığı, sanıkların önceden bildikleri bu durumu gerekçe göstererek gayrimenkulün satışına itiraz ettikleri, söz konusu icra takibinin bu gerekçeyle temyiz dışı sanık M..M.. açısından İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından satışın iptal edildiği, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçu işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanıkların ipotek verilen gayrimenkul üzerinde katılan bankanın denetim olanağını ortadan kaldıracak herhangi bir eylemlerinin olmadığı, gayrimenkulün tamamının değil sadece belli bir kısmının temyiz dışı sanık M..M..’e ait olduğu, satışın da sadece bu bölüm bakımından iptal edildiği, sanıkların suç işleme kastlarının olmadığının anlaşılması karşısında taraflar arasında ki husumetin hukuki ihtilaf kapsamında kaldığı anlaşılmakla, sanıkların beraatı yerine yazılı şekilde yargılamaya devam edilerek mahkûmiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.