YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8735
KARAR NO : 2014/2269
KARAR TARİHİ : 10.02.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/238913
MAHKEMESİ : İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/01/2011
NUMARASI : 2009/179 (E) ve 2011/23 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir.
Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılana ait olan suça konu çekin boş olarak kendisinden çalındığı, daha sonra bu çekin üzeri 28.02.2008 keşide tarih ve 1.000 TL bedelli olarak doldurulmak sureti ile piyasaya sürüldüğü, çeki en son bankaya tanık İbrahim’in ibraz ettiği ve bankaca çekin çalıntı çeklerden olduğunun tespit edildiği, tanık İbrahim’in sanık Erhan’ın yanında çalışan eleman olduğu ve suça konu çeki sanık Erhan’ın talimatı ile bankaya ibraz ettiği, sanık Erhan’ın ise suça konu çeki diğer sanık Erdoğan’dan yaptıkları tekstil mallarına ilişkin alışveriş karşılığında aldığı, sanık Erdoğan’ın ise suça konu çeki kimden aldığını hatırlamadığını beyan ettiği, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda, gerçeğin kuşkuya mahal vermeksizin tespiti açısından, sahte olarak düzenlendiği iddia edilen çekin Fizik-Grofoloji uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetine gönderilerek, çekin ön yüzünde bulunan yazılar ile keşideci imzasının sanıklara ait olup olmadıkları tespit edilerek, sanık Erhan’ın, suça konu çek karşılığında diğer sanık Erdoğan’a sattığı iddia ettiği malların fatura veya irsaliyesinin olup olmadığı ve katılandan çalınan, çek koçanının içindeki diğer çek sayfalarının kullanılıp kullanılmadığı katılandan sorularak sonucuna göre sanıkların hukuki durumları belirlenmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.