Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/8627 E. 2014/2318 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8627
KARAR NO : 2014/2318
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/11907
MAHKEMESİ : Mersin 3. Ağır ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/07/2009
NUMARASI : 2009/192 (E) ve 2009/251 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanık Alpay’ın, “Mersin Devlet Hastanesi Baştabipliği” başlıklı C.. K.. adına düzenlenmiş ilaç kullanım raporu ile T…Sağlık ocağında görev yapan doktor K.. Ç..’e yazdırılan 5 adet ilacın yazılı olduğu reçeteyi temyiz dışı Bürhan’a vererek kendisinin işi olduğunu ilaçları almasını söylediği, aynı gün temyiz dışı B..A..’in bu belgelerle birlikte Birsen eczanesine gittiği ve söz konusu ilaçları almak istediğini beyan ettiği, eczanede kalfa olarak çalışan M.. Y..’ın ilaçları verdikten sonra, Bürhan’a reçetenin arkasına ismini ve soyadını yazarak imza atmasını söylemesi üzerine Bürhan’ın, C.. K.. ismini yazarak imza attığı, tanığın reçetenin arkasına kendi ismi ve soyadını yazmasını Bürhan’dan istemesi üzerine bu defa B..T..ismini kullandığı, bu ismi de tanık M..M..’ın reçete arkasına yazdığı, ancak hastanın soyadı ile Bürhan’ın soyadı tutmadığından kimliğini istediği, tanığın nüfus cüzdanındaki soyadının A.. yazdığını görmesine karşın herhangi bir şey söylemediği, Bürhan’ın da ilaçları alarak eczaneden çıkmasına müteakip, bu tanığın durumu şikayetçi B.. B..’e anlattığı, şüphe üzerine hastaneden yapılan kontrolde raporun hastane görevlilerince düzenlenmediğinin anlaşıldığı, ertesi gün tanığın yolda giderken Bürhan ile karşılaştığı ve ona raporun sahte olduğunu söylemesi üzerine, Bürhan’ın ilaçları geri verebileceğini belirterek evde olan ilaçları şikayetçiye verdiğinin iddia edildiği olayda; sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında, Bürhan’ı tanımadığını, rapor ve reçeteyle bir ilgisinin bulunmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemesi, temyiz dışı Bürhan’ın soruşturma aşamasındaki beyanında rapor ve reçeteyi sanıktan aldığını söylemesine rağmen kovuşturma aşamasında tanımadığı bir kimseden aldığını belirterek çelişkiye düşmesi, reçetenin arkasına sahte kimlik bilgilerini yazan kişinin B..A..olduğu, sanığın herhangi bir eyleminin bulunmadığı hususları gözetilerek, temyiz dışı Bürhan’ın soruşturma aşamasında belirttiği, yargılama aşamasında ise vazgeçtiği atfı cürüm beyanları dışında sanığın cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, atılı suçlardan beraatı yerine yazılı gerekçelerle mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.