YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8339
KARAR NO : 2014/1674
KARAR TARİHİ : 03.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/22422
MAHKEMESİ : Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2009
NUMARASI : 2009/76 (E) ve 2009/251 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, A..K.. isimli kişi adına sahte olarak düzenlediği kimlik ve diğer resmi belgelerle T..İ..B.. N..Ş..i’ne müracaat ederek hesap açtırdığı ve bu hesap üzerinden piyasayı dolandırmak amacı ile çek karnesini aldığı, bu çeklerden biri olan 30/06/2008 keşide tarihli, 12.500 TL bedelli ve keşidecisinin Aziz Kör olduğu çeki keşide ederek piyasaya sürdüğü, çekin en son katılanın eline ulaştığı ve müştekinin, süresinde bankaya ibrazında çekle ilgili kayıp çalıntı bildiriminin bulunulması nedeniyle müştekiye ödeme yapılamadığı, sanığın, çeklerin kaybolması nedeniyle bankaya bildirimde bulunduğunu, çekin kendisi tarafından imzalanmadığını belirttiği, müştekinin olay nedeniyle şikayetçi olduğu, böylece sanığın resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, şikayetçinin usulüne uygun olarak duruşmaya çağrılarak ifadesinin alınması, suça konu çeki, kimden, hangi ticari ilişki gereği aldığı, çekte kendisinden önce bulunun cirantalar Selim Sarızeybek ve Necati Şanlı isimli kişileri tanıyıp tanımadığı, çeki sanıktan mı yoksa cirantalardan mı aldığı hususlarının sorulması, bu ticari ilişkiye dair elindeki belge ve bilgiler ile delillerin alınarak dosyaya konulması, sanığın, çek karnelerini sahte belgelerle oluşturduğu hesap nedeniyle aldığını ve sonradan boş olarak elinden çalındığını belirtmekle, ilgili banka şubesine yazı yazılarak sanığın, bu şekilde sahte olarak oluşturduğu hesaba ilişkin belgeler ve sanığın kayıp başvurusuna ilişkin belge asıllarının istenerek dosyaya konması, çekin keşidecisi olarak görünen A..K..isimli kişinin dinlenerek suça konu çekle ilgisi bulunup bulunmadığı, kendisi hakkında sahte belgelerle bir hesap açılarak çek karnesi alındığını bilip bilmediği hususu ile şikayet ve delilerinin sorulması, çekteki birinci ve ikinci ciranta olan Selim Sarızeybek ve Necati Şanlı isimli kişilerin araştırılarak, gerçekte olup olmadıklarının belirlenmesi, bulunması halinde, bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerinin alınarak, çekle olan ilişkileri, sanık ve şikayetçiyi tanıyıp tanımadıkları, aralarında ne şekilde bir ticari ilişki olduğu, çekteki ciroların kendilerine ait olup olmadığı hususlarının sorulması, bunlara dair belgelerin dosya içine konması, çek aslının dosya içine getirtilerek, sanık, keşideci olarak görünen A..K.. ve cirantalar S..S.. ve N..Ş.. isimli kişinin yazı ve imza örneklerinin alınarak çekteki yazı ve imzaların bu kişilere ait olup olmadığı ve çekin sahte olarak düzenlenip düzenlenmediğinin kesin olarak belirlenmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmeyerek eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.