Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/8319 E. 2014/1893 K. 05.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8319
KARAR NO : 2014/1893
KARAR TARİHİ : 05.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/10776
MAHKEMESİ : Adana 14. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07/04/2009
NUMARASI : 2009/152 (E) ve 2009/241 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığın, şikayetçiler H.. S.. ve M.. D..’un bulundukları ortamda her ikisine de; bir fabrikada işçi olduğunu, kendilerini de bu fabrikaya işçi olarak alabilecek yetkiye sahip olduğunu, bunun için nüfus cüzdanı, ikametgah belgesi gibi belgeleri ve 60 TL parayı A..B.. isimli işyerine bırakmalarını söylediği, şikayetçilerin, sanığın söylediği gibi belgeleri ve parayı bahsi geçen berbere birlikte bıraktıkları, şikayetçilerin yaptıkları araştırmada sanığın bu fabrikada çalışmadığını öğrendikleri ve verdikleri paranın da iade edilmediği gibi işe de giremedikleri, sanığın bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, atılı eylemi iki ayrı şikayetçiye karşı aynı anda işlemesi nedeniyle zincirleme şekilde gerçekleştiği, bu nedenle 5237 sayılı TCK 157/1 ve 43/2 maddeleri gereğince bir kez cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, şikayetçi sayısınca ayrı ayrı iki kez uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Kabule göre de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde TCK.nun 61.maddesindeki ölçütlere göre gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde 365 gün olarak tayin edilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.