Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/8306 E. 2014/2123 K. 06.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8306
KARAR NO : 2014/2123
KARAR TARİHİ : 06.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/334816
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2010
NUMARASI : 2007/102 (E) ve 2010/202 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, şikâyetçiler S.. Ç.., Ç.. Ç.. ve A.. D..’a karşı işlediği dolandırıcılık suçunu, aynı zamanda tek bir fiille gerçekleştirmesi karşısında; bu eylem nedeniyle tayin olunan cezanın 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesi gereğince artırılmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki (2) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1- Somut olayda; sanık M.. T..’in, kamyon şoförü alınacağına dair H.. G.. verdiği ilandaki irtibat numarasını arayan katılan M.. D..’ye, Dubai’ye işçi götürüleceğini, bunun için vereceği adrese kimlik ve pasaport fotokopilerini A..ile göndermesini ve V.. K.. şubesindeki hesabına 180 TL yatırması gerektiğini söylemesi üzerine, katılanın belirtilen banka hesabına 11.12.2006 tarihinde 100 TL, 15.12.2006 tarihinde 80 TL olmak üzere toplam 180 TL yatırdığı, adresin yanlış olması nedeniyle gönderdiği evrakların geri geldiği; şikâyetçiler A.. D.., S.. Ç.. ve Ç.. Ç..’in ise, operatör, çatıcı ve kalıpçı arandığına dair sanık tarafından P..G..ne verilen ilanı görmeleri üzerine, şikâyetçilerden A.. D..’ın ilandaki telefon numarasını aradığı, kendisini F.. G.. olarak tanıtan sanığın, Dubai’ye işçi götüreceğini, bunun için kimlik ve pasaport fotokopisi ile fotoğraf gibi bazı belgeleri göndermeleri gerektiğini, ayrıca vereceği hesap numarasına 145’er TL yatırmaları gerektiğini söylediği, sanık ile diğer şikâyetçiler adına da görüşen A.. D..’ın, anlatılanları şikâyetçilere aktarmasından sonra, hep birlikte gerekli evrakları hazır ederek verilen adrese APS yoluyla gönderdikleri, ayrıca sanığa ait banka hesabına 145’er TL yatırdıkları, daha sonra belirtilen adresin yanlış olması nedeniyle evrakların geri geldiği anlaşılmakla; hilenin gerçekleşmesinde ödeme aracı durumunda bulunan bankanın rolünün bulunmadığı dikkate alınarak, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçuna uyduğu gözetilmeden, aynı kanunun 158/1-f. maddesi gereğince hüküm kurulmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
2-Adli sicil kaydında tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.