YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8305
KARAR NO : 2014/2125
KARAR TARİHİ : 06.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/334810
MAHKEMESİ : Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2010
NUMARASI : 2009/745 (E) ve 2010/418 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık (değişen suç vasfı nedeniyle güveni kötüye kullanma)
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkâr etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için ise; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık Ç.. Y.. ile temyiz incelemesi dışındaki sanık R..Y..’ın hasarlı araç alım satımı yaptıkları, önceden tanışıklıkları bulunan katılana, İstanbul’dan uygun fiyata hasarlı araç bularak getirebileceklerini söyledikleri, katılanın böyle bir araç buldukları takdirde satın alabileceğini beyan etmesi üzerine, sanıkların İstanbul’a gitmek için katılana ait ..plakalı A..marka aracı geçici olarak aldıkları, temyiz incelemesi dışındaki sanık Rüştü’nün bu araçla İstanbul’a gittiği, 15 gün sonra katılanı telefon ile arayarak uygun bir araç bulduğunu söyleyip, 6.500 TL göndermesini istediği, katılanın bu parayı sanık Ç.. Y..’e verdiği, daha sonra her iki sanığın da katılanı oyalayarak almış oldukları aracı iade etmedikleri gibi, gönderilen parayla herhangi bir araç da satın almadıkları şeklindeki olayda; sanığın, temyiz incelemesi dışındaki sanık Rüştü ile birlikte hareket ederek, hileli hareketlerle aldattığı katılandan haksız menfaat temin etmesi şeklindeki eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle aynı kanunun 155/1. maddesi gereğince sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Sanığın sabıkasız olduğunun anlaşılması karşısında, “kasti suçtan mahkûmiyeti bulunduğundan” şeklindeki dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 06.02.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.