YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8273
KARAR NO : 2014/2165
KARAR TARİHİ : 06.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/13303
MAHKEMESİ : Kozan Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/03/2009
NUMARASI : 2009/12 (E) ve 2009/276 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
1- Sanığın, katılanları inşaat işinde çalıştırma vaadi ile Ukrayna’ya götüreceğini belirterek 1000’er TL para, 3’er adet fotoğraf, SSK kartı fotokopisi, sabıka kaydı gibi bazı evrakları istediği ve katılanlardan parayla birlikte bu evrakları aldığı, bu suretle sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen somut olayda; sanığın, aynı yer ve zamanda katılanlara karşı eylemini gerçekleştirmiş olması nedeniyle zincirleme biçimde tek dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması gerekirken mağdur sayısınca suç oluştuğundan bahisle uygulama yapılması,
2- 5237 sayılı TCK’nın 50/1-b maddesine göre; kısa süreli hapis cezasının, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi tedbirine çevrilebileceğinin hüküm altına alındığı, aynı yasanın, malvarlığına yönelik bazı suçlarda etkin pişmanlığı düzenleyen 168. maddesinde, failin, azmettirenin veya yardım edenin etkin pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme ya da tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde mağdurun rızası aranmaksızın, kısmi geri verme veya tazmin halinde ise mağdurun rıza göstermesi koşuluyla ve etkin pişmanlığın gerçekleştiği yargılama aşamasında dikkate alınarak ceza indirimi öngörüldüğü, öte yandan aynen geri verme veya tazmin tedbiri aynı kanunun 50/1. maddesinde hapis cezasına seçenek yaptırımlar arasında gösterilmiş ise de, yasal bir indirim nedeninin, bundan yararlanmama iradesini ortaya koyan failin cezasını etkisiz kılacak biçimde aynen tazmin tedbirine dönüştürülmesinin mümkün olmadığı, böyle bir uygulamanın mağdurun zararını soruşturma veya kovuşturma aşamalarında gidermeyen faillere yeni bir olanak tanıma olacakken, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında zararı ödeyen sanık aleyhine ve adalete aykırı bir sonuç doğuracağı, maddenin düzenleniş amacının da bu şekilde yorumlanamayacağı gözetilmeyerek, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayan sanık hakkında verilen hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/1-b maddesi uyarınca mağdurun uğradığı zararın giderilmesi tedbirine çevrilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.