YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8228
KARAR NO : 2014/1766
KARAR TARİHİ : 03.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/299899
MAHKEMESİ : Malatya 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2010
NUMARASI : 2010/290 (E) ve 2010/365 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanık D..A..ın daha önce katılan Z..K..’a bal sattığı, yaklaşık 15 gün sonra katılanın sanık Deniz’den tekrar bal istediği, sanık Deniz’in bal olduğunu Malatya’ya gelmesi halinde eski fiyattan satabileceğini söylediği, katılanın yanında arkadaşları Ahmet ve tanık Mahmut ile birlikte Malatya iline giderek sanıklar ile buluştukları, katılanın balın tutarı olan 1.750 TL’yi Deniz’e verdiği, sanık Deniz’in de sanık M.. A..’ın malı nakliye aracına yükleyeceğini söyleyip parayı sanık Mehmet’e verdiği, sonrasında sanık Deniz’in iftar vakti olduğundan katılanı yemek yeme bahanesi ile lokantaya götürdüğü, yemek sonrası lavaboya giden sanığın izini kaybettirdiği, daha sonra sanık Deniz’in katılanı aradığı ve balları Malatya Sürgü beldesine götürdüğünü, orada buluşarak teslim edeceğini söylediği, katılanın Sürgü’ye gitmesine rağmen söz konusu balları bulamadığı ve her iki sanığın birlikte hareket ederek bu suretle menfaat temin ettikleri olayda, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık D.. A.. hakkında öngörülen cezanın alt sınırdan veya alt sınırdan uzaklaşılarak tayini hakimin taktir yetkisinde olmakla beraber, temel cezanın alt veya üst sınırlar arasında belirlenmesi sırasında, TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca ve aynı kanunun 61. maddesi kapsamında; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı ve failin güttüğü amaç ve saik gibi esaslar göz önünde bulundurularak adalet, hakkaniyet ve nesafet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, “daha önceden suç işlemiş olması” ve “uslanmaz kişiliği” gibi yasal olmayan gerekçe göstermek suretiyle sanığa fazla ceza tayini,
2-Sanıklar müdafiinin bozmadan önceki 11/12/2006 tarihli duruşmada lehe hükümlerin uygulanması talebi bulunmasına karşın, sanıklar hakkında TCK’nın 50., 51. ve 62. maddelerinin uygulanması hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi,
3-Sanığın işlediği suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinde yazılı haklarını kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken 53/1-c’de yer alan hakların kendi altsoyuna yönelik olması halinde yasaklamanın koşullu salıverilme tarihine kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03/02/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.