Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/8055 E. 2014/1435 K. 29.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8055
KARAR NO : 2014/1435
KARAR TARİHİ : 29.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/317114
MAHKEMESİ : İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/04/2010
NUMARASI : 2009/60 (E) ve 2010/104 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan temyiz isteğinin incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu,TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.
Sanığın sahte olarak düzenlenen suça konu çeki, almış olduğu mal karşılığında, diğer katılan Ö.. Ş..’a verdiğinin iddia edildiği somut olayda; sanığın, iş ortağı olan E. L..’nin F. K..’ya mal sattığını karşılığında iki adet 3.500’şer TL.bedelli senet aldığını, senetlerin ödenmemesi üzerine Fikri’nin senetlere karşılık 7.000 TL bedelli suça konu çeki verdiğini savunması, katılan Ö.. Ş..’un suça konu çek nedeniyle F. K..’ya ile 0…7, 0…7 nolu telefonları arayarak görüştüğünü ve Fikri’nin çekteki imzanın kendisine ait olduğunu teyit etmesi üzerine çeki kabul ettiğini, tanık F. K..’nın 0…7 nolu telefon numarasının kendisine ait olduğunu ancak kimseden mal almadığını, katılan S.. S..’ın,O. K..’ın suça konu çekin keşidecisi olan … Gıda Mobilya Ltd.şirketinin sahibi olduğunu, F. K..’nın ise Oğuz’la birlikte hareket ettiğini, Adana’ya gidip geldikten sonra şirkete ait 55 çekin arabadan çalındığını beyan ettiklerini, suça konu çekin Oğuz ve Fikri tarafından katılana verilmiş olabileceğini, çekleri 5.000-6.000 TL arasında sattıklarını duyduğunu beyan etmeleri karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından; E. L.. ve O. K..’ın tanık sıfatıyla dinlenilmeleri, F. K..ile E. L..i’nin yüzleştirilerek E.L..’ye sanığın savunmasındaki hususların sorulması ve çekteki keşideci imzasının F. K..veya O. K..’ın eli ürünü olup olmadığının tespiti konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre;
1- Sanığın suça konu çeki katılan Ö.. Ş..’a 1500 TL borcum karşılığında verdim,geri kalan 5500 TL’lik kısım için ise züccaciye eşyası aldım şeklinde beyanda bulunması katılan Özener’in de bu beyanı doğrulaması karşısında; suça konu çekin verilerek dolandırıcılık eylemi nedeni ile 5500 TL menfaat elde edildiği gözetilmeden yazılı şekilde fazla adli para cezasına hükmolunması,
2- Sanığın tekerrüre esas alınan sabıkasının 3167 sayılı Kanunun 16/1-3 maddeleri uyarınca verilmiş para cezası olup, 5941 sayılı Kanunun 03.02.2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinde öngörülen yaptırımın, idari para cezasına dönüşmesi nedeniyle, sanık hakkında TCK’nın 58. maddesindeki tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmesinde zorunluluk bulunması, ve resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hüküm bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına ilişkin hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması
Bozmayı gerektirmiş olup sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.