Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/8034 E. 2014/1547 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/8034
KARAR NO : 2014/1547
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/25562
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2009
NUMARASI : 2009/337 (E) ve 2009/401 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddesin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca bir çok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Aynı işyerinde altı ay kadar birlikte çalışan taraflar arasında oluşan duygusal yakınlık ortamında sanığın, karşılıksız çek yasağı – vergi borcu gibi nedenlerle bankalardan kredi çekemediğini, nakde ihtiyacı olduğunu söyleyerek katılanı ikna edip onun adına kredi çekilmesini sağlayıp ilk olarak …. Bankası Ulus şubesi nezdinde 16.000 TL kredinin çekilmesi sonrasında, bu kez katılanın bilgisi ve rızası olmaksızın 21.02.2008 tarihinde 31.000 TL’lik Tüketici kredisi tahsisi aşamalarında anılan sözleşmeyi ve ödeme planını onun yerine imzalaması veya üçüncü bir şahsa imzalatması suretiyle onaylanan kredi miktarını alıp haksız yarar sağlaması eylemlerinin “nitelikli dolandırıcılık” ve “özel belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenebilmesi amacına yönelik olarak; 21.02.2008 tarihinde tahsis edilen kredinin 01.04.2008 tarihinden itibaren başlayan 904,41 TL’lik aylık taksitlerinin hangi tarihe kadar düzenli olarak kim tarafından ne şekilde ödendiğinin ilgili bankadan sorulup öğrenilmesi, ödeme belgelerinin onaylı örneklerinin istenmesi, 16.000 TL’lik ilk kredi tahsisine ve katılanın 07.09.2009 tarihli ifadesinde belirtilen A. A.. adına açılan krediye ilişkin başvuru-tahsis belgelerinin temin edilmesi, sanığın 09.09.2009, katılanın ise 07.09.2009 tarihli savcılık ifadelerinde adları geçen banka çalışanı Bengü Adatepe ile A.A..’un iddia ve savunmalar doğrultusunda usulünce tanık sıfatıyla dinlenmeleri, 21.02.2008 tarihli kredi sözleşmesi ve ödeme planı belgesindeki katılana atfen atıldığı ileri sürülen imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığı kuşkusunun giderilmesi, A. A… adına çekildiği ileri sürülen kredi evrakındaki imzalarla 21.02.2008 tarihli kredi evrakında yer alan imzaların aynı kişi eli ürünü olup olmadığının uzman bilirkişiden alınacak raporla tespit edilmesi, 21.02.2008 tarihli kredinin onayı sonrası bu miktarın kime, nereye, ne şekilde ödendiğinin ve ödeme belgesinin banka şubesinden istenmesi,
katılanın 19.11.2009 tarihli beyanında soruşturma aşamasında sanıktan 10.000 TL aldığını söylemesi karşısında, TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen “etkin pişmanlık” hükmünün sanık lehine uygulanıp uygulanmayacağı hususunun toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturmayla yazılı şekilde kararlar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.