Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/7937 E. 2013/18448 K. 26.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/7937
KARAR NO : 2013/18448
KARAR TARİHİ : 26.11.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.
Somut olayda sanık …’nın internette araç satış ilanı veren katılanı arayıp, kendisini … … olarak tanıtarak katılanın işyerine gelip aracı gördükten sonra 78.000 TL’ye alabileceğini kısmen nakit kısmen çek vereceğini söyleyerek sahibi olduğunu belirttiği … tarım ürünleri Limited şirketi isimli işyerinin adresini verip ayrıldığı, katılanın verilen adrese gidip büroyu ve sanığın bürodaki patron pozisyonunu görünce güven duyarak teklifi kabul ettiği sanığın araç bedeli olarak katılanın araca ilişkin bankaya olan 7000 TL’lik borcunu ödeyip 10.500 nakit ve 41.800 TL tutarındaki çeki … tarım ürünleri adına ciro ettiği çeki verip kalanınıda kısa süre sonra ödeyeceğini belirtmesi üzerine, katılanın aracı teslim edip, sanık …’nın isteği üzerine onunla birlikte hareket eden diğer sanık … adına araç satış vekaleti verdiği, kısa tatil sonrasında aradığında sanıklara ulaşılamadığı, büroda bulunan elemanlar tarafından 3000 EURO ödenip bir süre daha oyalandıktan sonra sanıkların bu vekaletname ile aracı satıp ortadan kayboldukları ve çekin karşılıksız olduğu sanığın adına ciro yaptığı şirketle ilgisinin bulunmadığının anlaşıldığı sanıkların benzer yöntemle gerçekleştirdikleri başka eylemleri bulunduğu olayda sanıkların eylemlerinin iştirak halinde dolanrıcılık suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
5237 sayılı TCK’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin TCK’nın 158/1-f. Son maddesi gereğince temel ceza belirlenirken doğrudan haksız elde olunan yararın iki katının esas alınması sonuca etkili olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 26.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.