Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/7917 E. 2014/66 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/7917
KARAR NO : 2014/66
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/89985
MAHKEMESİ : İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/10/2009
NUMARASI : 2008/52 (E) ve 2009/448 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl Saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Şikayetçi M.. G..’ün, …Bankası Ankara Yenimahalle Şubesinde bulunan çek hesabına ait bilgilerin sanık tarafından ele geçirildiği ve aynı şubede bulunan bir başka çek hesabına ait gerçek bir çek yağrağının temin edilip çekin üzerindeki bilgi ve yazıların sanık tarafından silinmesinden sonra şikayetçi M.. G..’ün hesabına ait çek bilgilerinin ve numaralarının yazılması suretiyle tamamen sahte oluşturulan 23.05.2006 keşide tarihli, hamiline düzenlenen 7800 TL bedelli çeki, katılan A.. Y..’a ciro ederek verdiği, katılanın, bu şekilde teslim aldığı çeki bir borcuna karşılık olarak Abdullah Albayraktaroğlu isimli kişiye ciro ederek verdiği; ancak çekin, hamili tarafından yasal süresi içerisinde bankaya ibraz edilmesi neticesinde sahte olduğunun anlaşıldığı ve bu şekilde sanığın, üzerine atılı olan nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Oluşa, sanığın savunmalarına, şikayetçinin ve katılanın aşamalardaki beyanlarına, ekspertiz raporlarına, tanıkların anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın aşamalarda verdiği ifadelerinde söz konusu çeki kimliğini bilmediği ve M.. G.. olarak kendisini tanıtan bir kişiden sattığı mal karşılığında aldığını ve ciro ederek daha önceden var olan borcuna karşılık olarak katılana verdiğini savunduğu, katılanın da aşamalardaki ifadelerinde; sanığa kumaş sattığını ve nakit para olmadığından dolayı sanığın, borcuna karşılık olarak söz konusu çeki verdiğini belirttiğinin anlaşılması karşısında;
Sanığın, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı ve sanığın aşamalarda verdiği ifadelerinde; yargılama konusu olan 7800 TL bedelli olan ve sahte oluşturulduğu teknik incelemelerden sonra anlaşılan çeki, arkasını ciro ederek daha önceki bir alışverişten kaynaklanan borcundan dolayı katılan A.. Y..’a verdiğini savunduğu, yargılama dosyası içeriğindeki bilgi ve belgelere göre de; sanığın önceden doğan bir borcuna karşılık olarak çeki katılana verip vermediği hususunun tam olarak anlaşılamadığı dikkate alındığında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması bakımından, katılan ve sanık yeniden dinlenerek sahte çekin önceden doğan borcu nedeniyle sonradan tanzim edilerek katılana verilip verilmediği hususu saptandıktan sonra toplanan delilere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.