Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/7562 E. 2014/556 K. 20.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/7562
KARAR NO : 2014/556
KARAR TARİHİ : 20.01.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/338420
MAHKEMESİ : Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2011
NUMARASI : 2011/40 (E) ve 2011/442 (K)
SUÇ : Güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Sanığın, araç kiralama işi ile uğraşan katılandan, … plaka sayılı aracı, 11/01/2010 tarihli sözleşmeyle on altı günlüğüne kiraladığı, süre sonunda aracı iade etmeyerek ortadan kaybolduğu, katılanın aracını 05/06/2010 tarihinde bularak teslim aldığı, böylece sanığın, kendisine teslim edilen aracı süresinde iade etmeyerek güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık ve katılan beyanları, sözleşme ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2007/10-108 Esas ve 2007/152 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi 5237 sayılı TCK’da tanımlanan güveni kötüye kullanma suçunda uygulanacak ceza sabit olmayıp, asgari ve azami sınırlar arasında bir miktarın belirlenmesine olanak verecek biçimde düzenlendiği, cezanın alt sınırdan veya alt sınırdan uzaklaşılarak tayini hakimin taktir yetkisinde olmakla beraber, “takdiren ve teşdiden” gibi kelimeler yerine, aynı Kanun’un 61/1. madde ve fıkralarında yer alan ölçütler nazara alınmak suretiyle aynı Kanun’un 3/1. maddesi
uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde; suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zaman, suç konusunun önemi ve meydana gelen zararın ağırlığı hususları göz önünde bulundurularak gerekçesi gösterilmek suretiyle ceza takdir edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Sanık hakkında, cezanın ertelenmesi halinde, bir daha suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat bulunduğu gerekçesiyle 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi kapsamında, ertelenme kararı verildiği halde, bu kez, sanığın geçmişteki suç işleme eğilimi gerekçesi gösterilerek, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle, aynı gerekçenin hem lehe hem de aleyhe değerlendirmede esas alınarak çelişki yaratılarak taksirli suç dışında sabıkası bulunmayan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
3-Kabule göre de; sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.