Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/7423 E. 2014/1447 K. 29.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/7423
KARAR NO : 2014/1447
KARAR TARİHİ : 29.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/325849
MAHKEMESİ : İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/06/2010
NUMARASI : 2009/239 (E) ve 2010/223 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Hükmolunan ceza miktarına nazaran sanık R.. K..’nın duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Sanık İ.. T..’ın sorgusunda beyan ettiği adresine yapılan tebligatın iade edildiği, aynı tebligat parçası üzerinde tebligat yapılamayan adresin üzeri çizilerek yeni bir adres yazıldığı, tebligat parçası üzerinde 25.06.2010 ve 01.07.2010 şeklinde iki farklı tarih bulunduğu, 25.06.2010 tarihinin yeni adrese sevk tarihi olduğu, sanığın da hükmü 06.07.2010 tarihinde temyiz ettiği göz önüne alındığında, temyiz isteminin süresinde olduğu değerlendirilerek, tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığını, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığının, ya da o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkar … Başsavcısına, … kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hâkimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde, eylemi basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Katılanın kardeşi olan V. P..’ın Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09.10.2006 tarihli kararıyla kasten adam öldürmek, bıçakla yaralama ve bıçakla yaralamaya teşebbüs suçlarından 15 yıl hapis cezasına mahkum edildiği ve dosyasının suç tarihinde Yargıtay’da temyiz aşamasında olduğu, avukat olan sanıkların, katılanla görüştükleri ve V. P..’ın vekilliğini üstlenerek Yargıtay’daki işlemleri yürüteceklerini belirtip, Yargıtay’daki tanıdıkları hakimlere para vererek kararın sanık lehine bozulmasını ve sanığın tahliye edilmesini sağlayabileceklerini vaat ettikleri, katılanın da 07.05.2007 günü sanıklardan İsmail Hakkı’nın banka hesabına 50.000 TL para havale ettiği, ancak sanıkların dava dosyasıyla ilgili hiçbir işlem yapmadıkları gibi vekaletname de almadıkları ve böylece nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia ve kabul olunan somut olayda;
Sanık İsmail Hakkı’nın savunmasında, suça konu parayı kendisine verilen vekaletnameye istinaden katılanın sahibi olduğu….İnşaat A.Ş.’nin Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen 2007/367 esas sayılı dava dosyasındaki yüksek meblağlı çeklerle ilgili olarak aldığını, bu dava için 29.000 TL harç yatırdığını beyan edip vekaletname ve dava dilekçesi örneğini ibraz etmesi karşısında, katılan tarafından sanığın hesabına vekaletname tarihinden daha önce para gönderilmiş ise de, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dava dosyası getirtilip incelenmesi, sanık avukat tarafından ne kadar harç yatırıldığı, ve bu dava nedeniyle …İnşaat A.Ş. tarafından sanık avukata masraf veya vekalet ücreti olarak ayrıca para ödenip ödenmediği tespit edilip, ödenmiş ise buna ilişkin dekont veya belgelerin de dosya içerisine alındıktan sonra 50.000 TL parayı neden vekaletname tarihinden yaklaşık 2,5 ay önce aldığının açıklattırılması, …İnşaat A.Ş. ortaklarının tespitiyle katılan C.. P..’ın bu şirketin ortağı veya yetkilisi olup olmadığının tespiti ile sanığa vekaletname veren katılanın kardeşi T. P..’ın tanık olarak ifadesi alındıktan sonra, toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.