Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/7422 E. 2014/1296 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/7422
KARAR NO : 2014/1296
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/325826
MAHKEMESİ : İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/05/2010
NUMARASI : 2009/89 (E) ve 2010/172 (K)
SUÇ : Banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık C.. U..’nun, suç tarihinde eşi olan A. U..’ya ait .. Bank Çorum şubesi nezdinde bulunan çek hesabından 31/01/2007 tarihli, 4.000 TL bedelli çeki eşinin bilgisi ve rızası dışında keşide edip imzalayarak katılan İ.. S..’den satın aldığı toptan konfeksiyon ürünleri karşılığında katılana verdiği, çekin bankaya ibrazında karşılığının bulunmadığının anlaşıldığı iddiasıyla, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılama sonucunda; sanığın, eski eşine ait çek hesabından eşinin bilgisi ve izni dışında çek keşide ederek katılana verdiğini beyan etmesi, A.. K..’ın da, boşandığı eşi olan sanığın, kendisinin bilgisi dışında suça konu çeki keşide ettiğini ifade etmesi karşısında, katılanın aşamalarda değişiklik göstermeyen ifadelerinde, sanık ile eşi A. U..’nun müşterileri olduğunu ve sürekli kendisine ait iş yerinden alışveriş yaptıklarını, A. U..’ya ait çek hesabından daha önce keşide edilen çeklerin ödendiğini, bu nedenle sanığın, eşinin bilgisi ve izni ile keşide ettiği çekleri kabul ettiğini, suça konu çeki de sanığın, eşinin bilgisi ve izni ile onun yanında keşide ederek almış olduğu mallar karşılığında kendisine verdiğini beyan ettiği, katılanın yanında çalışan tanık H.K..’nun da katılanın beyanlarını doğruladığı anlaşılmakla; sanığın, suç tarihinde resmen eşi olan A. U.. (K..) ile birlikte katılanın iş yerine giderek, satın aldığı mallar karşılığında, eşine ait çek hesabından, onun bilgisi ve izni dahilinde söz konusu çeki keşide ederek katılan İlhan’a vermesi ve katılanın da, çek sahibi Ayşe’nin çekin keşide edildiğinden haberdar olduğunu bilmesi şeklindeki olayda, sanığa atılı olan banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarının yasal unsurları itibariyle oluşmayacağı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
Kabule göre de;
Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümde, sanık hakkında belirlenen denetim süresinin alt sınırının mahkum olunan ceza süresinden az olamayacağının gözetilmemesi suretiyle, 5237 sayılı TCK’nın 51/3. maddesine muhalefet edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.