Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/6886 E. 2014/1011 K. 23.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/6886
KARAR NO : 2014/1011
KARAR TARİHİ : 23.01.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/235760
MAHKEMESİ : İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/03/2011
NUMARASI : 2011/24 (E) ve 2011/91 (K)
SUÇ : Bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık F.. K..’nın, temyiz dışı sanık M. B.. ile birlikte katılanın iş yerine giderek nişanlı olduklarını söyleyip 1500 TL tutarında gelinlik siparişi verdikleri, akabinde 100 TL’sini peşin olarak ödeyerek iş yerinden ayrıldıkları, bir hafta sonra sanıklardan Fatih’in katılanın iş yerine gelip nakit ödeme yapamayacağını belirterek suça konu Türkiye İş Bankası Hendek/Adapazarı Şubesine ait 08.01.2009 keşide tarihli 4750 TL bedelli hamiline çeki adını soyadını ve telefon numarasını yazıp cirolayarak katılana verdiği ve bir hafta sonra nakit ödeme yapacağını belirtip çeki geri alacağını beyan ederek sipariş verdiği gelinliği alarak gittiği, ancak sanığın uzun bir süre gelmemesi üzerine katılanın söz konusu çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz ettiğinde sahte olduğunun anlaşıldığının iddia edildiği olayda,
Haksız menfaat miktarının toplam 1400 TL olduğu, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f, son maddesi gereğince haksız menfaat miktarının iki katı olan 2800 TL’yi bulacak şekilde en az 140 gün tespit edilerek, aynı yasanın 52/2. maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL’den hesap edilerek neticeten sanığın 2800 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, gün para cezası eksik belirlenerek sanığa 1400 TL adli para cezası vermek suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; sanığın, katılanı tanımadığını, anlatılan olayların doğru olmadığını belirtmesi, katılana soruşturma ve kovuşturma aşamasında kendilerini dolandıran şahsın sanık olup olmadığı hususunda herhangi bir canlı teşhis yaptırılmamış olması karşısında, katılan ile sanığın mahkemede yüzleştirilerek katılanı dolandıran şahsın sanık olduğunun kesin olarak belirlemesi, bu mümkün olmadığı taktirde sanığın teşhise elverişli yeni çekilmiş fotoğraflarının temin edilerek katılanın kesin teşhisinin sağlanması ve yine suça konu çekin ön ve arka yüzünde yer alan yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığının tespiti için kriminal raporu alınmasından sonra toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiren, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan yasa maddesinin gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
3-İddianame ile görevsizlik kararında talep edilmediği halde, ek savunma hakkı tanınmadan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine muhalefet edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.01.2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.