Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/6685 E. 2014/751 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/6685
KARAR NO : 2014/751
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/285430
MAHKEMESİ : İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2010
NUMARASI : 2009/100 (E) ve 2010/103 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sosyal Güvenlik Kurumundan ölen eşinden dolayı dul aylığı alan sanığın, 14.09.1997 tarihinde evlendiği halde, bu durumu kuruma bildirmeyip 01.10.1997 ile 31.03.2006 tarihleri arasında dul aylığı almaya devam ederek katılan kurumu 23.121 TL zarara uğratmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 55/son maddesi ve Sosyal Sigortalar Yoklama Yönetmeliğinin 73 ve devamı maddesi ile ilgili tebliğin 6 ve 7.maddeleri kapsamında;
Gelir veya aylık almakta iken ölen yada gerekli koşulları kaybedenlerin zamanında belirlenerek, öncelikle bunlar adına yapılan ödemelerin durdurulması, daha sonra da gelir/aylığın kesilerek varsa yersiz ödemelerin geri alınması amacıyla bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usul ve esaslar dahilinde yoklama işlemleri yapılır. Ölüm geliri veya ölüm aylığı alanlar için, sigortalının; dul eşinin evlenmediği hususları, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca yürütülecek yoklama işlemleri ile tespit edilir.
Kurum gerekli gördüğü zaman ve hallerde belirleyeceği yöntemlerle gelir veya aylık alanlarla bunların veli, vasi, kayyım ve vekillerinin, tebliğin 6.maddesinde yer alan bilgilerinin tespiti amacıyla yoklama yaptırabilir. Yoklama işlemi gelir veya aylık ödeyen bankalar ve PTT şubelerine de yaptırılabilir. Kurumca, gelir/aylık alma şartlarının devam edip etmediğinin tespiti amacı ile gerekli görülen hallerde, kendi mevzuatlarına göre kayıt veya tescil yapan ilgili kurum, kuruluş, birlik ve odalar ile vergi dairelerinden usulüne göre düzenlenmiş belge istenebilir, Kurum ödemeler kütüğü ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün nüfus kütükleri her ay 15 günü geçmemek üzere belirli periyotlarla karşılaştırılarak, cinsiyet değişikliği, ölüm veya evlenme nedeniyle gelir ve aylık alma hakkını yitirdiği tespit edilen sigortalı ve hak sahiplerinin gelir/aylık ödemeleri durdurulur, hükümleri dikkate alınarak; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, kişinin aylık aldığının nüfusa bildirmesi ve sonrasında, ilgili nüfus idaresinin de, evlenmenin gerçekleşmesi halinde, anılan kuruma bu hususu bildirmesi gerektiğinden, katılan kurum tarafından nüfus idaresi aracılığıyla kontrol ve denetim zorunluluğunun bulunduğunun anlaşıldığı, bu durumda dul aylığı alan sanığın nüfus kaydı üzerinde yapılacak basit bir incelemeyle evlendiğinin kolaylıkla tespit edilebileceği hususları gözetilerek, suçun yasal unsurlarının oluşmayacağından, yüklenen “nitelikli dolandırıcılık” suçundan sanığın beraatine karar verilmesi yerine, sanığın eylemi TCK’nın 160. maddesinde tanımlanan “Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf” suçu vasfında kabul edilerek yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı, katılan vekili ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; 21/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.