Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/5276 E. 2014/90 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/5276
KARAR NO : 2014/90
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/157788
MAHKEMESİ : Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07/12/2010
NUMARASI : 2009/344 (E) ve 2010/327 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik (değişen suç vasfı nedeniyle özel belgede sahtecilik)

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın Bursa Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunda sayman olarak görev yaptığı, görev yaptığı dönemde mühendisler odasında hırsızlık meydana geldiği, aynı dönemde mağdur İ.. B..’nin de kasa sorumlusu olarak çalıştığı, hırsızlık nedeniyle kendisinden asıl fail yakalanıncaya kadar teminat istendiği, bu amaçla kendi adına bulunan çek hesabından üç adet çeki boş olarak imzaladığı, ilk ciranta olarak da eşi tarafından ciro edildikten sonra teminat olarak odaya verdiği, daha sonra hırsızlık olayında asıl failin tespit edildiği, bu nedenle mağdur İlkay’dan teminat olarak alınan çeklerden iki tanesinin kendisine iade edildiği ancak bir tanesinin bulunamadığından iade edilmediği, sanığın daha sonrasında söz konusu çekin üzerini doldurup odanın borcu olan mağdur N.. B..’a verdiği, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, iddianamede hırsızlık olayının anlatımı sırasında N.. B..’a yönelik dolandırıcılık ve sahtecilik eylemlerinin anlatıldığı anlaşılmakla bir olayda bahsedilmesinin o olaydan dava açıldığı anlamına gelmediği mağdur İ.. B.. tarafından verilen çekteki imzanın mağdur İlkay’a ait olduğu ve ciro edilen bölümünün de eşi R.. B.. tarafından imzalanmak suretiyle boş olarak sanığın saymanı olduğu odaya verdiği, çekin doldurulmasının sahteciliğe sübut vermediği ve ticaret hukuku hükümleri gereğince çekin teminat belgesi olarak kullanılamayacağı, bu şekilde verilen çeki odaya verdiği alacağına yönelik olarak alan N.. B..’un çekin karşılığının banka tarafından “ para birimi ile keşide edildiğinden ve keşideci imzasının da bankamız kayıtlarında ki imzasına benzemediğinden çek hakkında işlem yapılmamıştır” şerhi nedeniyle ödenmemesinin, çekin sıhhat gereklerini taşıması karşısında ne şekilde dolandırıcılık suçuna sebebiyet verdiği ve sahteciliğin ne şekilde oluştuğu denetime izin verecek şekilde açıklanmadan unsurları oluşmayan sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanığın beraatı yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle ile karar verildi.