Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/5086 E. 2014/40 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/5086
KARAR NO : 2014/40
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Müştekinin reklam tabelası işi yapan işyerine gelen sanığın kendisini … mağazasının sahibi … olarak tanıtıp, orda çalışan tanık …’a, kendisinin reklam işinin olduğunu, yapıp yapamayacaklarını sorduğu, tanığın yapabileceklerini söylediği, sanığın, “reklam üzerine konacak resim, işyerinde bilgisayarda kayıtlı, bir telefona aktarıp getirelim” dediği, sanık ve tanığın birlikte yürümeye başladıkları, sanığın, tanığın cep telefonunun markasının Nokia olduğunu öğrenince, bu kez tabelanın konacağı yeri bu telefonun iyi görüntüleyemeyeceğini söyleyerek, başka bir telefon olup olmadığını sorduğu, tanığın, “işyerinde başka bir telefon var” dediği, işyerine geri dönüp bu kez müştekinin ….marka cep telefonunu alarak yürümeye başladıkları, sanığın, tanığa, “sen burada işyerine git, ben görüntüyü aktarıp geleceğim” diyerek tanığın yanından ayrıldıktan sonra bir daha kendisine ulaşılamadığı, yapılan incelemede, o bölgede, sanığın tanınmadığının belirlendiği, böylece sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, suçun sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestîsinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın baştan itibaren dolandırıcılık kastıyla hareket ederek, tanığa yönelik uzunca bir süre hileli hareketler yaptığı, sanığın temel amacının, müştekinin elindeki telefonu onun kandırılması suretiyle alınması olduğu, sanığın, zilyetliğin geçici tesliminden önce telefonu almak amacıyla yoğun bir şekilde hile yaparak haksız menfaat temin etmiş olmaları karşısında, eylemin dolandırıcılık suçu kapsamında kaldığı ve hırsızlık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ve suça konu telefonun müştekiye ait olmasına rağmen, sanığın tanık …’ın elinden telefonu hileyle aldığı, eylemlerin malik olan kişiye yönelik olmasının zorunlu olmadığı dikkate alınarak tebliğnamedeki bu bozma düşüncelerine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.