Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/5056 E. 2014/43 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/5056
KARAR NO : 2014/43
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır.5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka,48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı
belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın, cezaevinden arkadaşı olan Kemal adındaki bir kişiye, katılan … adına sahte bir nüfus cüzdanı düzenlettirdiği ve bu nüfus cüzdanını kullanarak … Şubesi’ne müracaat ettiği, 4.500 TL kredi talebinde bulunduğu, … sahte kimliği ile Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi’ni imzaladığı, fakat sanığın ibraz ettiği kimlikten şüphelenilmesi ve banka görevlisinin, gerçek …’la telefon görüşmesi yapması neticesinde, ertesi gün krediyi çekmek üzere bankaya gelen sanığın ihbar üzerine polislerce yakalandığı, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık ifadesi, banka yazısı, kredi belgeleri ve tüm dosya kapsamına göre, suçların sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunamamıştır.
12.07.2010 tarihli duruşmada yapılan inceleme ve 19.04.2010 tarihli kriminal raporuna göre, suça konu nüfus cüzdanında yapılan sahtecilikte aldatma kabiliyetinin bulunduğu belirtilmekle, belge üzerinde yeniden inceleme yapılmasının, sonuca bir etkisinin bulunmaması nedeniyle ve sanığın suçu konu sahte nüfus cüzdanını bankaya başvurmadan önce düzenleyerek resmi belgede sahtecilik suçunu işledikten sonra, suç tarihinde de, özel belge niteliğinde olan bankacılık sözleşmesini imzalamak suretiyle özel belgede sahtecilik suçunu işlediği dikkate alınarak, aynı kast altında değişik zamanlarda işlenen her iki eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi kapsamında zincirleme suç hükümleri kapsamında kalması ve bu nedenle mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olması karşısında, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 13.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.