Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/5051 E. 2014/48 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/5051
KARAR NO : 2014/48
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/231842
MAHKEMESİ : Kartal 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/03/2011
NUMARASI : 2010/74 (E) ve 2011/207 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, kendisine ait olan fakat tapusu bulunmayan taşınmazı A.. A.. isimli kişiye haricen sattığı, tapunun verilmesinden sonra, kaydın A.. A.. adına yapılacağı hususunda anlaştıkları ve sanığın teminat amaçlı olarak da 30.000 DM bedelli senedi A.. A..’a verdiği, tapunun verilmesinden sonra senedin iade edileceğinin, senet arkasına şerh düşüldüğü, Ali, bu yerde beş yıl oturduktan sonra taşınmazı aynı şartlarda katılana haricen satıp, söz konusu teminat senedini ve vekaletnameleri de katılana teslim ettiği, katılanın bu taşınmazda dört yıl oturduktan sonra, sanığın, katılanın yanına gelerek, evin eski sahibi olduğunu söyledikten sonra, evi ne şekilde, nasıl aldığını katılana sorduğu ve belgeleri incelemek istediği, katılanın da, sanığın evin ilk sahibi olması ve bu nedenle arayı iyi tutma amacıyla belgeleri ve teminat senedini sanığa incelemek üzere teslim ettiği, sanığın, kendisinin borçlu olduğu senedi katılanın elinden almak istediği, katılanın buna razı olmadığı, sanığın, tapuyu aldığı zaman doğrudan kaydı kendisine devredeceğini, A.. A.. isimli kişiyi devreden çıkaracağını söyleyerek katılanı ikna ettiği, daha sonra sanığın A.. A..’a, taşınmazın işlemlerini yürütmesi için verdiği vekaletnameyi de iptal ettiği, tapuyu da kendi üzerine yaptığı, böylece sanığın, hileyle teminat senedini alarak ve taşınmazın tapusunu katılana vermeyerek dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Tapusuz olan taşınmazın ilk sahibinin sanık olduğu, sanığın bu taşınmazı, haricen A.. A.. isimli kişiye satarken teminat senedi verdiği, daha sonra A.. A..’ın da, bu taşınmazı, yine haricen katılana sattığı, elindeki belgeleri ve senedi katılana teslim ettiği, sanığın kendisinin borçlu olduğu bu teminat senedini katılanın elinden aldığı ve taşınmazı katılandan satın alıp karşılığında 40.000 TL para vermesi nedeniyle teminat senedini geri aldığını belirttiği, sanığın, tapuyu kendi üzerine almasından sonra, katılanın, sanık aleyhine tapu iptal davası açtığı, sanığın da, ilgili Sulh Hukuk Mahkemesi’nde kira alacağının bulunduğu gerekçesiyle katılan aleyhine tahliye amaçlı icra takibi başlattığı olayda, söz konusu teminat senedinin, katılandan hileyle alındığına dair bir delil bulunmadığı, senedin, sanık tarafından, katılandan geri alınmasından sonra, tapu işlemlerinin yapılmaması nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlık çıktığı, ayrıca, teminat senedine göre, alacaklının, A.. A.. isimli kişi olduğu, katılanın bu senette, sanığa karşı ileri sürebileceği herhangi bir hakkının da bulunmadığı ve teminat senedinin alınmasından sonra tapu devrinin, sanık tarafından yapılmamasında, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun bulunmadığı, eylemin, taraflar arasında hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu dikkate alınarak, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.