Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/475 E. 2013/14181 K. 26.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/475
KARAR NO : 2013/14181
KARAR TARİHİ : 26.09.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Müşteki hazine vekilinin 10/06/2008 günlü ara kararla davaya katılma talebinin reddine karar verilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/09/2010 gün ve 2010/9-149/205 sayılı kararında açıklandığı üzere ve dosya içeriğine göre suçtan zarar görmüş olan müşteki vekilinin CMK’nın 260. maddesi uyarınca kurulan hükmü temyiz ve kamu davasına katılma hakkı bulunduğunun anlaşılması karşısında, katılma isteminin reddine dair 10/06/2008 tarihli kararın kaldırıp, CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04/10/1993 gün ve 187/227 sayılı kararında açıklandığı üzere; tür ve miktarı itibariyle kesin olan kararın suç vasfına yönelik bir temyiz bulunması halinde Yargıtayca incelenmesinin olanaklı bulunması, müşteki idare vekilinin temyizinin de suç vasfına yönelik olduğunun anlaşılması karşısında, usul ve yasaya aykırı bulunan temyizin sıfat yokluğundan reddine dair 26/06/2008 tarihli ek kararının kaldırılarak yapılan temyiz incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; Sanığın, olay tarihinde SGK’dan emekli olarak maaş aldığı halde 28/11/2006 tarihinde bunu gizleyerek, emekli ya da çalışan olmadığına dair taahhütname imzalayarak meydana gelen don tabii afetinden dolayı Devletçe ödenmekte olan 211.17 TL parayı almak suretiyle kamu kurumu olan Hazineyi zarara uğrattığının iddia edilmesine karşılık, 27/08/2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 26272 sayılı genelgenin makemece değerlendirilen 5/b-3 maddesinin “bu yardımlarında yararlanılabilmesi için, yıllık gelir toplamının her yıl Bakanlar Kurulunca açıklanan 16 yaş ve üzeri asgari ücret bürütünün yıllık toplanın üç katına tekabül eden miktar veya altında olması gereklidir” hükmü karşısında, sanığın aldığı emekli maaş miktarına göre yardım almasının mümkün bulunması nedeniyle olayda dolandırıclık suçunun unsurları itibariyle oluşmayıp eyleminin TCK’nın 206. maddesi kapsamında yalan beyanda bulunmak suçunu oluşturduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün ONANMASINA, 26.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.