Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/4103 E. 2014/409 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/4103
KARAR NO : 2014/409
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/296970
MAHKEMESİ : Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07/10/2010
NUMARASI : 2009/215 (E) ve 2010/237 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 55/son maddesi ve Sosyal Sigortalar Yoklama Yönetmeliğinin 73 ve devamı maddesi ile ilgili tebliğin 6 ve 7. maddeleri kapsamında;
“Gelir veya aylık almakta iken ölen ya da gerekli koşulları kaybedenlerin zamanında belirlenerek, öncelikle bunlar adına yapılan ödemelerin durdurulması, daha sonra da gelir/aylığın kesilerek varsa yersiz ödemelerin geri alınması amacıyla bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usul ve esaslar dahilinde yoklama işlemleri yapılır. Ölüm geliri veya ölüm aylığı alanlar için, sigortalının; dul eşinin evlenmediği hususları, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca yürütülecek yoklama işlemleri ile tespit edilir.
Kurum gerekli gördüğü zaman ve hallerde belirleyeceği yöntemlerle gelir veya aylık alanlarla bunların veli, vasi, kayyım ve vekillerinin, tebliğin 6. maddesinde yer alan bilgilerinin tespiti amacıyla yoklama yaptırabilir. Yoklama işlemi gelir veya aylık ödeyen bankalar ve PTT şubelerine de yaptırabilir. Kurumca, gelir/aylık alma şartlarının devam edip etmediğinin tespiti amacı ile gerekli görülen hallerde, kendi mevzuatlarına göre kayıt veya tescil yapan ilgili kurum, kuruluş, birlik ve odalar ile vergi dairelerinden usulüne göre düzenlenmiş belge istenebilir, Kurum Ödemeler Kütüğü ile Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğü’nün nüfus kütükleri her ay 15 günü geçmemek üzere belirli periyotlarla karşılaştırılarak, cinsiyet değişikliği, ölüm ve evlenme nedeniyle gelir ve aylık alma hakkını yitirdiği tespit edilen sigortalı ve hak sahiplerinin gelir/aylık ödemeleri durdurulur” hükümlerini amirdir.
5510 sayılı Kanunun 96. maddesine göre; “kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden, kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu sürenin sonundan itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır” hükmü gözetilerek,
Sanığın 09.03.1974 tarihinde S. Ö..ile evlendiği, S. Ö..’in 14.08.1986 tarihinde vefat ettiği, bu nedenle S. Ö..’e katılan kurumun 4…18 sicil numaralı dosyasından 01.09.1986 tarihinden itibaren sanığa dul aylığı bağlandığı, ancak sanığın 19.02.1987 tarihinde M. Ö.. ile evlendiği ve emekli sandığına bildirmeden dul aylığı almaya devam ettiği, M. Ö..’in ise 22.12.1995 tarihinde vafat ettiği, bu kez 14.10.2003 tarihinde G. Ö.. ile evlendiği ve bu şahıstan 2008 tarihinde boşandığı, sanığın ilk eşinin ölümünden itibaren dul aylığı almaya devam ettiğinin iddia edildiği somut olayda;sanığın nüfus kaydı incelendiğinde evlendiğinin kolaylıkla tespit edilebileceği anlaşılmakla; sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre;
5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinin son fıkrası uyarınca adli para cezasının miktarının suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağının gözetilmemesi suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Sanığın kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, dolandırıcılık suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 158/1-e maddesi yerine aynı kanunun 158/1-f maddesi hükmü uyarınca hüküm kurulması,
2-Sanığın ek savunması alınmadan TCK’nun 43.maddesinin uygulanması, suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırılık oluşturması,
Bozmayı gerektirmiş olup sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.