Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/4081 E. 2014/226 K. 14.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/4081
KARAR NO : 2014/226
KARAR TARİHİ : 14.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, tehdit, hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet,beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş,193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2 maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı yasanın 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.
Somut olayda; sanık …’nin … Emlak isimli işyerinde emlakçılık yaptığını, olay tarihinde katılanın emlak bürosuna geldiğinde kendisini …olarak tanıtan sanık …’le karşılaştığı, sanık …’in katılandan kısa bir süre önce … Emlak’a geldiği, işyerinde o sırada çalışan ….’ın da bulunduğu,sanık …’in kendisini müşteri olarak tanıtıp elinde daireleri olduğunu, birlikte iş yapmak istediğini söylediği, o sırada katılanın geldiği, tanığın katılanla görüşürken sanık …’in araya girip elinde ucuz daire olduğunu söylemesi üzerine ikisinin konuşmaya başladıkları, bir müddet sonra, önce sanık …’in sonra katılanın bürodan ayrıldığı, olay günü sanık …’in işyerinde olmadığı, katılanın sanık …’le aynı gün öğleden sonra …Sokak No: 53 sayılı evin önünde buluştukları, sanığın giriş katındaki boş daireyi anahtarla açıp gösterdiği, 60.000 TL’ye anlaştıkları, katılanın kapora olarak 500 TL verdiği ve sanığın “Satılık Daire için 500 YTL alındı Tarih 18.03.2007 Alıcı … Emlakçı …” olarak bir belge imzalayıp katılana verdiği, öğleden sonra ev sahibi ile görüşeceğini söylediği, katılanın öğleden sonra gittiğinde ev sahibinin ve sanığın bulunmadığı, böylece sanık …’in kendisinin emlakçı olduğunu söyleyerek katılanı dolandırdığı, katılanın … Emlak’a gidip parasını istemesi üzerine … Emlak sahibi …’nin “sen belanı arıyorsun, ben sana göstereceğim” dediği ve küfürler ettiği iddia edilmiş olsa da, sanık …’in üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraatine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir,
A-Sanık … hakkında verilen beraat hükümlerine ilişkin temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına gore,katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
B) Sanık … hakkında verilen hükme ilişkin temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına

göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık hakkında hükmedilen gün adli para cezasının, 5237 sayılı TCK’nın 52/2 maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
2-5237 sayılı TCK’nun 53.maddesinin 3.fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı yasanın 8/1.maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 14.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.