YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/2576
KARAR NO : 2014/1523
KARAR TARİHİ : 30.01.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/296824
MAHKEMESİ : İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2011
NUMARASI : 2010/165 (E) ve 2011/220 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanık Halil’in daha önce katılanın yanında çalıştığı ve kendisini katılana Halil İbrahim olarak tanıttığı, annesinin ağır hasta olduğunu ve acil paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek kendisinde ve bir arkadaşında 120.000 TL değerinde altın olduğunu, bunları satması konusunda yardımcı olmasını istediği, katılan ile yanında Ali diye tanıttığı diğer sanık İbrahim de varken buluştukları, sanıkların içerisinde altın olduğunu söyledikleri bir torba ile gelip, kontrol etmesi için katılana bir adet altın verdikleri, katılanın bu numune altını kuyumcudan sorup, gerçek olduğunu öğrenince, bir kısmını satın almak için bankadan çektiği 13.000 TL’yi sanık Halil’e verdiği, parayı alan sanığın altınları getirmek üzere katılanın yanından ayrılıp, geri dönmeyerek dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği somut olayda; katılan soruşturma aşamasındaki ifadesinde, olay günü sanıklardan H.. S..’nın yanındaki şahsın 0 … 70 numaralı telefonu kullanan ve adının Ali olduğunu söyleyen şahıs olduğunu ve dolandırıldığını anladığında bu telefonu arayarak karşısına çıkan şahısla telefonda konuştuğunu beyan ettiği ve bahse konu telefonun A.. K.. isimli şahsa ait olduğunun tespit edildiği, sanık Halil’in savunmalarında katılanın Halil ile irtibat kurduğunu belirttiği 0…1 nolu hattı uzun süre önce diğer sanığa verdiğini, katılanı tanımadığını beyan etmesi ve sanık İbrahim’in de Halil’e ait telefon numarasını kullanmadığını, olayla ilgisi olmadığını ve katılan ile yüzleşmek istediğini belirtmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeksizin tespiti için, A.. K.. isimli şahsın olaya ilişkin beyanı alınarak, katılan ile sanıklar ve A.. K..’ın birlimke bizzat yüzleştirilerek, mümkün olmadığı taktirde teşhise elverişle fotoğraflar aracılığıyla teşhis işlemi yaptırılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık İ.. S.. müdafii ve sanık H.. S..’nın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.