Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/2413 E. 2014/307 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/2413
KARAR NO : 2014/307
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2009/283479
MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2009
NUMARASI : 2007/4 (E) ve 2009/131 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanıkların fikir ve işbirliği içerisinde hareket ederek “Ş. Ü..” kimlik bilgileri ile oluşturulmuş üzerinde sanık Ş.. O..’un fotoğrafı bulunan sürücü belgesi ve vergi levhası ibraz ederek oto kiralama firmasından kiraladıkları otomobili sanık Y.. Y.. adına oluşturulan sahte nüfus cüzdanı ile oto galerisine satıp haksız olarak menfaat temin ettikleri iddia ve kabul olunan olayda, nüfus idaresinin maddi varlığı sayılan nüfus cüzdanı, Emniyet Genel Müdürlüğünün maddi varlığı sayılan sürücü belgesinin kullanılması suretiyle atılı suçun işlenmiş olması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde öngörülen “kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, anılan yasanın 326/son maddesi uyarınca tayin olunan cezalar yönünden sanıkların kazanılmış haklarının SAKLI TUTULMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.