Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/2349 E. 2014/376 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/2349
KARAR NO : 2014/376
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2009/285985
MAHKEMESİ : Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/04/2009
NUMARASI : 2007/355 (E) ve 2009/120 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandıcılk, özel belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı,o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun Kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanık A.. D.. adına … Temizlik unvanı ile katılan Sosyal Güvenlik Kurumuna işveren olarak kaydı yapılan ve
işyeri bildirgesi verilen işyerinde, sanıklar S.. T.., M.. T.., S.. E.. ve Ş.. E..’in işçi olarak çalıştıklarına dair kuruma işe giriş bildirgesi verildiği, kurumca yapılan incelemede anılan işyerinin bildirilen adresinde bulunmadığı, dolayısıyla çalışmaların gerçek ve fiili olmadığının belirlendiği, sanıklardan S.. T..’nun 29/12/2006 tarihi ve öncesinde kendisi ve aile fertlerinin tedavileri sonrası düzenlenen reçetelerin katılan kuruma fatura edilerek kamu zararına sebebiyet verildiği iddia olunan olayda,
1)Suça konu işe giriş bildirgelerinin temin edilip incelenememesi karşısında, sahtecilik suçunun ne şekilde oluştuğu karar yerinde tartışılmadan hüküm kurulması,
2)Sanık S.. T..’nun usulsüz olarak tedavi giderlerini devlete fatura ederek kamu zararına sebebiyet verdiği kabulü ile mahkumiyetine karar verilmiş ise de, sanığın hangi tarihten bu yana sigortalı olduğu, primlerin hangi işyerindeki çalışmasına binaen yatırıldığı, suça konu ödemelerin hangi işyerindeki çalışmalarına müsteniden kurum tarafından karşılandığı hususlarının araştırılıp tespitinden sonra karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3)Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 4.fıkrası uyarınca, kısa süreli hapis cezası ertelenmiş kişiler hakkında anılan maddede düzenlenen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.