Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/2341 E. 2014/12 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/2341
KARAR NO : 2014/12
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-)Sanık … hakkında hırsızlık suçundan açılan davada eylemin güveni kötüye kullanma kabulü ile kurulan hükmün incelenmesinde,
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Somut olayda; sanığın olay tarihinde … Kargo firmasında kurye olarak çalıştığı sırada katılan şirket adına gönderilen ve içerisinde 3.250. TL bedelli çek olan paketi firma adına tanık …’a teslim eden sanığın önceden içerisindeki çeki alarak alıkoyduğu, daha sonrada kardeşi diğer sanık …’e vererek tahsilini sağladığı olayda, sanığın dosya içeriğine göre hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak,
Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen sanık hakkında, 5237 Sayılı Kanunun 53. maddesi 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiş olduğundan hükmün, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu durum aynı kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı

gerektirmediğinden hükümde 5237 Sayılı Kanunun 53. maddesinin uygulamasıyla ilgili paragrafa 5237 Sayılı Kanunun 53. maddesi 1. fıkrasının a.b.d,e bendinde yer alan haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, yasaklanmasına, cümlesi eklenmek suretiyle diğer yönleri usül ve yasaya uygun hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-)Sanık … hakkında dolandırıcılık suçundan açılan davada eylemin suç eşyasını kabul etmek olarak kabulü ile kurulan hükmün incelenmesinde,
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz
etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih
edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Somut olayda; sanığın abisi olan …’nın çalıştığı kargo firması adına elinde bulunan ve ilgilisine teslim etmeyerek alıkoyduğu, suça konu 3.250 TL bedelli çeki, kendisine verdiğinde çekin yasal hamili alacaklısı olmayıp, haksız yere elde bulundurulduğunu bilecek durumda olmasına rağmen alarak ciro edip bankadan bedelini tahsil etmesi şeklinde gerçekleştiği iddia ve kabul olunan eyleminin TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen banka veya kredi kurumlarını aracı kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu ve buna göre cezalandırılması gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde suç eşyasını kabul etmek kabulü ile hüküm kurulması.
Kabule göre de,
1-)Dolandırıcılık suçundan açılan davada CMK’nın 226. maddesine göre ek-savunma hakkı verilmeden suç eşyasını kabul etmek suçundan hüküm kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
2-)Kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK’nın 53/4 maddesi hükmü karşısında aynı maddenin 1. fıkrasındaki haklardan yasaklanma kararı verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/01/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.