Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/22403 E. 2014/13107 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/22403
KARAR NO : 2014/13107
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/185291
MAHKEMESİ : Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2010
NUMARASI : 2010/98 (E) ve 2010/376 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığın, eski dükkan komşusu vasıtasıyla tanıştığı şikayetçiye, il özel idaresinde çalıştığını söyleyerek, il özel idaresi tarafından düzenleneceğini beyan ettiği tüp ihalesine girebilmesi için şikayetçiden nüfus cüzdan fotokopisi, vergi levhası fotokopisi ve vesikalık fotoğraf ile birlikte, ihale için giriş masrafı adı altında 2.140 TL para istediği, ihaleye girmek isteyen şikayetçinin, istenilen belgeleri ve parayı yanında çalışan işçisi tanık Tamer Karay ile birlikte sanığa gönderdiği, birkaç gün sonra sanığın tekrar arayarak ihale için 300 TL daha gerektiğini söylemesi üzerine, sanıktan şüphelenen şikayetçinin durumu emniyet görevlilerine bildirdiği, alınan tertibat kapsamında, buluşma yerine parayı almak için gelen sanığın polis tarafından yakalandığı anlaşılmakla; eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanığın, şikayetçiye yönelik bir tamamlanmış, bir de teşebbüs aşamasında kalmış iki eyleminin bulunduğu dikkate alınarak, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek haksız menfaat temin etmek suretiyle zincirleme dolandırıcılık suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, cezasının 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi gereğince arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Suçtan doğan zararın, sanığın babası tarafından giderilmesinin, 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesi hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
3- 5237 sayılı TCK’nın cezaların toplanması kuralına yer vermediği dikkate alınarak, sanık hakkında hükmolunan her bir cezanın diğerinden bağımsız olduğu gözetilmeden, TCK’nın 157. maddesi kapsamında verilen 6.000 TL ve 80 TL adli para cezalarının toplanması suretiyle sonuç olarak 6.080 TL adli para cezasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi gereğince sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 02/07/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.