Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21981 E. 2014/13329 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21981
KARAR NO : 2014/13329
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/225718
MAHKEMESİ : Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/03/2010
NUMARASI : 2009/188 (E) ve 2010/98 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Kocaeli Gölcük’te Ekmek Dünyası ve Unlu Mamülleri isimli işyerini işleten sanık Muhammet’in , şikayetçi P. Petrol Ürünleri Gıda Limited Şirketinden almış olduğu un karşılığında sanığın amcası İ.. T.. adına keşide edilmiş, 11.08.2007 keşide tarihli, 6.000 TL bedelli çeki verdiği, çekin bankaya ibraz edildiğinde ödemeden men yasağı nedeniyle işlem yapılmadığı, çek hesabının sahibi olan ve Bolu’da T. Unlu Mamülleri isimli firmayı işleten tanık İsmail’in suça konu çek yapraklarının kaybolduğu gerekçesiyle ödemeden men yasağı talimatı verdiği, sanığın kaybolmuş çek yapraklarını bir şekilde ele geçirip amcasının imzasını taklit ederek keşide ettiği ve bu şekilde resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ; sanığın aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmalarında çeki kendisinin keşide ettiğini, amcasının bilgisi ve rızası olduğunu, aynı çek karnesinden keşide ettiği diğer çeklerin ödendiğini ve suça konu çeki daha önceden satın almış olduğu un borcuna karşılık verdiğini beyan etmesi, tanık İsmail’in ise çekin işyerinden kaybolduğunu, ödemeden men yasağı talimatı verdiğini, yeğeni olan sanıkla ortak iş yapmadığını, çeki imzalaması için bilgisi ve rızası bulunmadığını iddia etmesi, ayrıca suça konu çek aslının dosya arasında bulunmaması karşısında ; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, öncelikle tanık İsmail adına keşide edilip de karşılığı ödenmiş olan çeklerden sanık tarafından imzalanmış çek olup olmadığının araştırılması, yine suça konu çek yaprağının çek karnesindeki diğer çeklerin kim tarafından keşide edildiğinin belirlenmesi, şikayetçi P. Petrol Ürünleri Şirket yetkilisinin tekrar ifadesine başvurularak sanık ile tanığın ortak iş yapıp yapmadıklarının, sanığın benzer şekilde kendisi tarafından keşide edilmiş ve karşılığı ödenmiş olan başkaca çekler verip vermediğinin ve çek bedelinin ödenip ödenmediğinin sorulması , suça konu çekin önceden doğmuş borç karşılığında verilip verilmediğinin araştırılması ve ayrıca sahtecilik suçlarında belgenin aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığını belirlemek görevi mahkemeye ait olduğundan, suça konu çek aslı getirtilip incelenerek, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve gerekçeli kararda aldatma yeteneğinin tartışılması ve bu şekilde toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyer kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.