Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21979 E. 2014/13104 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21979
KARAR NO : 2014/13104
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/220692
MAHKEMESİ : Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/02/2010
NUMARASI : 2008/131 (E) ve 2010/54 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere,para veya başkaca menfaat almak,kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu Suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün,yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir. Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı ya da o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı …Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza,failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Sanıklardan S.. A..’in, tanıdığı olan katılan M.. B..’u diğer sanık İ.. A.. ile tanıştırdığı ve İsmail’in para karşılığında emeklilik işlerini yürüttüğünü belirterek “Sen sürünme, seni Bağ-kurdan emekli edelim. Sana gösterdiğim bu arkadaşı sıkı tut, seni emekli eder, Eskişehir Devlet hastanesinde Necdet isimli bir doktor var, o senin emeklilik işini halledecek. Sen İsmail’e 5.000 TL ver, ben kefilim” diyerek ve İsmail’in de bu sanığın beyanlarını doğrulayarak katılanı ikna ettikleri , katılanın sanıklara 5.000 TL verdiği, sonrasında sanıklarla irtibat kuramadığı ve yaptığı araştırmalar neticesinde Bağkur-dan emeklilik işi ile ilgili bir işlem yapılmadığını öğrendiği şeklindeki olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık S.. A.. ve müdafii ile sanık İ.. A..’un yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanıkların, Eskişehir Devlet Hastanesi’nde çalışan Necdet isimli doktorun emeklilik işlemlerinde yardımcı olacağına ilişkin sözlerinde, bahsedilen kamu görevlisinin yeterince belirli olmaması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde aynı kanunun 158/2. maddesi gereğince hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık S.. A.. ve müdafii ile sanık İ.. A..’un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.